Hekimlerin Yaşam Rengi Paneli Yapıldı


  • Mart 18, 2016
  • 1819

Tıp Haftası kapsamında Odamızca düzenlenen “Hekimlerin Yaşam Rengi” Paneli 17 Mart 2016, Perşembe günü Kadıköy Belediyesi Başkanlık Binası Brifing Salonu’nda gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü TTB Emekli Hekim Kolu Başkanı Dr. Erdinç Köksal’ın yaptığı panele Prof. Dr. Nevzat Doğan, Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, TTB Emekli Hekim Kol Sekreteri Dr. Deniz Keskinler ile Odamız Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ümit Şen konuşmacı olarak katıldılar. Toplantıya Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı Onur Temürlenk ve Kadıköy Belediyesi Sağlık Müdürü Dr. Zeynep Süzme de konuk olarak katıldı.

Hekimlerin yoğun ilgisiyle karşılanan panel Kadıköy Belediyesi Sağlık Birimleri Koordinatörü ve Dr. Rana Beşe Polikliniği Başhekimi Prof. Dr. Korkmaz Altuğ’un hoşgeldiniz konuşmasıyla açıldı.

Dr. Altuğ yaptığı konuşmada; “Bizlere 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla biraraya gelme imkanı veren İstanbul Tabip Odası’na ve Kadıköy Belediyesi’ne teşekkür ediyoruz. 14 Mart’ı hatırlayalım; 14 Mart işgal altındaki İstanbul’da tıbbiyelilerin, doktorların işgale karşı ilk başkaldırısıdır. Bana göre 14 Mart sadece tıp bayramı değil aynı zamanda milli bayram olmalıdır” dedi. 

Ardından söz alan Dr. Erdinç Köksal yaptığı konuşmayla katılımcılara ve konuklara teşekkür etti. “En zor zamanlarımızda bize güç veren üzerimizdeki beyaz gömlek oldu. Hayatımız boyunca en güç ameliyatlarda, en zorlu olaylarda o beyaz gömleğimizden aldığımız güçle ve cesaretle hareket ettik, iftihar ettik. Ama bugün baktığımızda acaba yaşamımız beyaz mı? Hepimiz hayatımızda öylesine zorluklarla karşılaşıyoruz ki ne yazık ki yaşamımız beyaz değil” diye konuştu. Dr. Köksal gerçekleştirilen panelle hekimliğin farklı alanlarında yaşanan sorunları, öne çıkan gündemleri açığa çıkartmaya, paylaşmaya çalıştıklarını dile getirdi.

Ardından panelistlerin konuşmalarına geçildi.

Dr. Deniz Keskinler sunum eşliğinde yaptığı konuşmada İstanbul Tabip Odası’nca 2004 ve 2014’de, emekli hekimlere yönelik (aynı sorularla) yapılan anket çalışmasını hatırlattı ve 10 yıl arayla yapılan bu iki ankette hemen hemen aynı sonuçların elde edildiğine dikkat çekti. Dr. Keskinler; “Anket sonuçlarında dile getirilen sorunlar bir kaç başlık altında toplandı: Ekonomik yetersizlik, geçim sıkıntısı en başta gelen sorundu. Emekli hekimler lokal, hekimevi talep ediyordu. Deontolojiye uymayan davranışlardan şikayetçiydiler. Sosyal ortamlardan, meslektaşlarından ayrı düşmekten ve bilgi birikimlerini kullanabilecekleri kanallar olmamasından yakınıyordu” dedi. Dr. Keskinler emekli hekimlerin düşük emekli aylıklarına dikkat çekti ve çok sayıda hekimin emekli olduktan sonra da çalışmak, ek iş yapmak zorunda bırakıldıklarını, hekimlerin diğer meslek gruplarıyla (askerler, hakimler vb.) karşılaştırıldığında hekimliğe, insanca yaşamaya uygun olmayan koşullar altında yaşamaya mahkum edildiğini dile getirdi. Dr. Keskinler bu haksız tablonun düzeltilmesi yönünde TTB Emekli Hekim Kolu olarak milletvekilleriyle, ilgili yetkililerle yapılan görüşmeleri, konuyla ilgili olarak yürütülen Başbakanlığa yönelik imza kampanyasını aktardı. Dr. Keskinler konunun TTB tarafından hazırlığı yapılan yasa önergesiyle Meclis gündemine de taşındığını, bu çalışmaların sonuç vermeye başladığını belirtti. Dr. Keskinler ayrıca hekimlerin emekliliklerinde yararlanabileceği hekimevi, dinlenmeevi tarzı olanaklardan yoksun bırakıldığını, bu eksikliğin giderilmesi yönünde de sistemli çalışma yürüttüklerini aktardı. Dr. Keskinler ayrıca Emekli Hekim Komisyonu olarak oluşturulan talepler yönünde yürüttükleri çalışmaların da ayrıntılı bir sunumunu gerçekleştirdi.

Ardından Prof. Dr. Nevzat Doğan’ın konuşmasına geçildi. Dr. Doğan sunumunu ülkede, bölgede ve dünyada yaşanan sorunlar ve hekimler (aydınlar) olarak bu sorunlara duyarlılık, topluma karşı taşınması gereken sorumluluk ekseninde gerçekleştirdi. Dr. Doğan; “Tarih ezeli bir tekerrürdür diye bir söz var. Gerçekten öyle mi bir bakalım. Ben hekimleri aydınlar grubundan sayıyorum. Aydınların geçmiş yıllarda sorunları var mıydı, bugün sorunları var mı? Peki olmalı mı? Sorularına hep birlikte cevap arayalım. Bu soruların hepsinin cevabı ‘evet’. Eğer biz kendimizi topluma karşı sorumlu hissediyorsak, bir takım konuları sorun olarak hissetmeliyiz, bunlar benim sorunum değil diyorsanız aydın değilsiniz” sözleriyle başladığı konuşmasında 50’li yıllardaki hükümet girişimlerini hatırlattı. Dr. Doğan “50’li yılların yöneticileri Ortadoğu ülkeleriyle yakın ilişkiler kurmak istemişler; böylece Türkiye’nin bölgede önder ülke durumuna geleceğini ummuşlar. Fakat bunu yaparken NATO, ABD ve Batı Avrupa ülkeleriyle de ilişkilerini aynen sürdürmeyi hedeflemişler” diyerek dönemin politikalarını hatırlattı ve böylesi bir hattın başarısız olduğunu dile getirdi. Dr. Doğan yine aynı dönemde Irak Devrimi sonrasında yaşanan gelişmelerin Türk Hükümeti’ni endişelendirdiğini ve kendisini güvenceye almak için ABD ile anlaşma imzaladığını, o dönemde de ülke içi muhalefete dönük baskı ve tutuklamalar olduğunu, gazetecilerin, öğretim üyelerinin tutuklandığını, tutuklama kararı çıkartmayan kimi hakimlerin görevden uzaklaştırıldığını hatırlattı. Dr. Doğan “İşte bütün bu sorunlar o dönemin aydınlarının da sorunlarıydı ve üniversitelerde, salon toplantılarında, meydanlarda konuşuluyordu. Bugünkü aydınların da sorunudur bence. Bugün ülkede yaşanan sorunlar bizlerin de sorunu olmalıdır, biz doktorların sorunu değildir deyip geçemeyiz. Maalesef ülkemizde aslolan esarettir. Aslolan esaret olunca da özgürlük cesaret ister” diye konuştu. “Önemli olan zalimin zulmünden korkmamak değil, o korkuyu yenerek, zulmün tehdidine karşı aydın olarak görevini yerine getirmektir” dedi.

Ardından Odamız Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ümit Şen’in sunumuna geçildi. Dr. Ümit Şen; “Hekimlik Neden Farklı? sorusunu hepimizin kendimize sorması gerekiyor. Tüm meslekler içerisinde başka bir insanın başka bir insanın bedenine müdahale etme hakkı, yetkinliği verilen bir meslek. Bunun için hekimlerin yeterli bilgiye sahip olması gerekiyor, bu nedenle uzun, zorlu bir eğitim sürecinden geçiyoruz. Ancak yeterli bilgiye sahip olmak hekim olmak için yeterli değil, bunun için etik değerlere uygun davranmanız gerekiyor. Hastalarınıza saygılı, şefkatli davranmanız, ‘öncelikle zarar verme’ ilkesiyle ve her durumda hastasının yararını önceleyen bir davranış içinde olmanız gerekiyor. Hastayı bilgilendirmeniz, karar verme aşamalarında hastanın kendisinin de karar vermesini sağlayacak bilgiyi vermeniz gerekiyor. Bu ilişkiyi kurarken mahremiyete saygı göstermeniz, sır saklamanız gerekiyor. Aksi halde hastanızla aranızda güven ilişkisi kurmanız mümkün değil. Aynı zamanda adil olmanız, dürüst olmanız, ayrımcılık yapmamanız, siyasi görüşü, dini, cinsiyeti ne olursa olsun herkese eşit davranmanız gerekiyor” diye konuştu. Dr. Şen hekimliği farklı kılan bu ilke ve özelliklerin son 30 yıldır gerek dünyada, gerek ülkemizde ‘reform’ adı verilen bir takım uygulamalar sebebiyle erozyona uğratıldığını, zarar gördüğünü belirtti. “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında gündeme getirilen uygulamaların hekimlik ilke ve değerlerine, hasta-hekim ilişkisine, hekimlik ortamına yönelik zararlarına değindi. Dr. Şen; reform-yenilik adı altında gerçekleştirilen değişimler karşısında hekimlik ilke ve değerlerini koruma çabası içinde olduklarını, bu değerleri korumanın aynı zamanda insanlık değerlerini koruma mücadelesi olduğunu ve bu anlamda hekimler olarak insanlığa en yakın meslek grubu olduklarını dile getirdi. Dr. Şen “Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) hekimlere, sağlık çalışanlarına ve vatandaşa büyük bedeller ödetmektedir ve bizlerin bu durumu ısrarla dile getirmemiz gerekmekte” diye konuştu ve SDP uygulamalarının sağlık, hekimlik ortamında yarattığı tahribata dönük ayrıntılı bir sunum gerçekleştirdi. Dr. Ümit Şen sunumunu “Hekimliğin etik değerleri beyaz rengi oluşturuyorsa, barışın, eşitliğin, demokrasinin, kardeşliğin rengi de dünyada yaşayan 7 milyar farklı rengin bir araya gelmesinden oluşuyor. Dolayısıyla hekimliğin beyazını, barışın, eşitliğin, demokrasinin, kardeşliğin rengi haline getirmemiz gerekiyor” sözleriyle sonlandırdı.

Panelin son konuşmasını Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın gerçekleştirdi. Dr. Aydın hekimlik ortamında yaşanan sorunlara farklı bir tarzda yaptığı konuşmasıyla değindi. Mizahi bir dille yaptığı konuşmasında Dr. Aydın; “Renk menk kaldı mı ki? Her alanda göz önünde bulunan, her ne şekilde olursa olsun bütün düzenlemelerin hep aleyhinde yapılandırılmaya çalışılan ve hep eleştirilere maruz kalan hekim ve hekimlik mesleğine yönelik mizahi fikirlerimi aktaracağım. Hekimlik kutsal bir meslek, öyle şakaya gelmez. Aslında bir meslek olarak da görülmemeli, toplumsal bir hayır kurumu olarak telakki edilmesi daha doğrudur. Yani hekimlik ailemizin nafakasını sağlayacağımız bir meslek olarak görülmemelidir. Hekimlerin topluma adanmış, gecesi gündüzü, mesaisi, bayramı, tatili, acısı, duygusu, istirahati, hastalığı olmadığını unutmamak gerekir. Bu nedenle hekimliğe adım atacak adaylardan bu adanmışlığı kabul ettiklerine dair tıp fakültesine başlarken bir taahhütname alınmalıdır. Zira tıp tahsili öyle hafife alınacak bir süreç değil. Öğrenciler açlığa, her türlü tacize, hakarete, dayağa, ağır iş yüküne ve uykusuzluğa dayanıklı olabilmeleri açısından çiftçilik, ağır işçilik yapan ailelerin boylu poslu, güçlü kuvvetli, dayanıklı ve uysal, hak aramasını zul kabul eden, susturulması kolay, kaderci, itaatkar çocuklarından seçilmelidir. Aksi halde adaptasyon problemi yaşarlar… Tıp fakültelerinden öğrenciler sağlık ocaklarında, hastanelerde nöbete kalmalı, en azından getir-götür işlerinde kullanılmalıdır. Beslenmelerine özen gösterilmeli, mümkün olan en az kalori hesap edilerek, günlük 1 en fazla 2 öğüne alıştırılmalıdır… Mezuniyetlerini takiben uzmanlaşmaları ihtiyaca göre belirlenmeli, kendilerinin fikirleri asla ve asla alınmamalıdır. Sevseler de sevmeseler de nasılsa bir gün alışacaklardır. Sağlık kurumlarında temerküz kamplarında olduğu gibi 20-30 kişilik büyük yatakhaneler inşa edilerek doktorların buralarda toplu halde yaşamaları sağlanmalı, onlardan azami şekilde yararlanma yoluna gidilmelidir. Kan ve organ ihtiyacı olduğunda uygun olanlar donör olarak kullanılmalıdır. Asla ve asla bir araya gelerek gerekli-gereksiz isteklerde bulunmalarına müsaade edilmemelidir” sözleriyle hekimlerin sorunlarını ironik şekilde ortaya koydu.

Konukları gülümsetirken düşündüren bu konuşmanın ardından panel bölümü sonlandırıldı ve Kadıköy Gönüllüleri’nin katkılarıyla düzenlenen kokteyle geçildi.


Bu HABERİ Paylaş!