Anayasa Mahkemesi Eğitim Hastanelerinde Kadrolaşmaya Dur Dedi!


  • Temmuz 05, 2010
  • 2769

Eğitim hastanelerinde şef ve şef yardımcılığına sınavsız atamaya ilişkin yasanın yürürlüğü durduruldu.

Şu ana kadar yapılan atamaların geri alınması için profesör ve doçentler başta olmak üzere tüm hekimleri göreve çağırıyoruz.!

    Sağlık Bakanı Recep Akdağ eğitim hastanelerinde kadrolaşma ısrarından bir türlü vazgeçmiyor. Bilindiği gibi Danıştay, profesör ve doçentlerin sınavsız olarak şef ve şef yardımcılığı görevlerine atanmalarına ilişkin düzenlemeleri iptal etmişti. Bakanlık iptal edilen yönetmelik maddelerini, bu kez Yasa maddesi olarak yeniden düzenledi.

   NOT: Örnek dava dilekçeleri hazırlanmış olup, dava açmak için gerekli belgeler eşliğinde hukuk büromuza başvurulması halinde, meslek örgütümüz tarafından hukuki destek sunulduğunu önemle hatırlatmak isteriz.



    1 Temmuz 2005 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen Yasa Cumhurbaşkanı tarafından; "kamu yararı bulunmadığı ve hukuka aykırı olduğu" için veto edildi.

    Ancak 1 Kasım 2005 tarihinde, veto edilen şekliyle TBMM'den aynen geçirildi ve kısa süre içinde yaklaşık 150 şef ve şef yardımcısı kadrosuna, çoğunluğu Van 100. Yıl, Erzurum Atatürk, Şanlıurfa Harran Üniversitelerinden olmak üzere atamalar yapıldı.

    Yıllardır şef ve şef yardımcılığı sınavının açılmasını bekleyen başasistan ve uzmanların önü kesildi ve başvuracakları kadrolar haksız biçimde dolduruldu.

    Anayasa Mahkemesi, CHP'nin başvurusu üzerine, yasanın yürürlüğünü durdurduğunu 12 Aralık günü açıkladı. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı 17 Aralık tarihli Resmi Gazetede yayımlandı. Ancak kararın açıklanması ile Resmi Gazetede yayımlanması arasındaki 5 günlük sürede bile yangından mal kaçırırcasına yeni atamalar yapıldı.

    Sağlık Bakanlığı hukuk dışı, gayri meşru olduğu aşikar olan bu uygulamada yasaya karşı hile yapmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye doğru yürümeyeceği bilgisi ile telaş içinde kadrolaşma operasyonunu tamamlamaktadırlar.

    Oysa bu atamaların iptal edilmesi mümkündür. Bunun için bu kadroların haksız biçimde doldurulmasından mağdur olan ve başvuru koşullarını karşılayan eğitim hastanelerindeki şef yardımcıları, başasistan ve uzmanların, profesör ve doçentlerin kişisel mağduriyet dolayısıyla bireysel dava açmaları gerekmektedir. Bu durumda atamaların iptal edilmesine ilişkin sonuç alınması mümkün gözükmektedir.

    Danıştay'ın verdiği sayısız kararda bu konu tartışılmış ve yerleşik hale gelen içtihatlar oluşturulmuştur. Sadece fikir vermesi amacıyla Danıştay 3. Dairesi'nin bir kararından alıntı yapmakla yetineceğiz. (Bu yönde Danıştay'ın değişik Daireleri tarafından verilmiş çok sayıda karar mevcut olup, hukuk büromuzdan ayrıntılı bilgi alınabilir.) ;Bahsi geçen kararda Danıştay "Her ne kadar Anayasanın 155. maddesinin 5. fıkrası ile Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 53. maddesinin 7. fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümeyeceği hükme bağlanmış ise de; bu hükmün amacı, iptal kararından önce sonuçlarını doğurmuş ve ihtilaf konusu yapılmamış işlemleri iptal kararının etkisinden ayrık tutarak kamu düzeninin istikrarını sağlamaktır. Bir başka deyişle bu hükümle, iptal edilen Kanun hükmüne dayalı kazanılmış haklar ve kamu düzeninin istikrarını korumak amaçlanmıştır. Aksine bir anlayış, anayasaya aykırılığı Anayasa Mahkemesi kararı ile sabit olan bir Kanuna dayalı işlemler daima ve doğal olarak iptal kararından önce tesis edilmiş olacağından, davacıların hukukunu etkilememesi sonucunu doğurur. Bu durumda da Anayasanın 152. maddesinde yer alan,"Bir davaya bakmakta olan Mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak Anayasa Mahkemesi kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır." hükmünün anlamı ve uygulanma olanağı kalmaz. Bütün bunlar göstermektedir ki ihtilaf konusu yapılan bir tasarrufun dayanağı Kanun veya Kanun hükmünde kararname hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse söz konusu ihtilafı çözmek durumunda olan yargı yeri iptal kararını gözönünde tutmak ve ona uymak zorundadır."

    Ancak bu noktada önemle hatırlatmak gerekir ki, Osman Durmuş döneminde yapılan şef ve şef yardımcılığı sınavı ve bu sınava dayanılarak yapılan atamalara ilişkin açılan davalarda, Mahkemeler, kişisel mağduriyet koşulunu aramıştır. Nitekim bu dönemde hukuka aykırı olarak şef veya şef yardımcılığı görevine atanmış hekimlerin, bu atamalarının iptali talebiyle açılan bireysel davalarda, iptal kararları verilmiştir.

    Şimdi karşı karşıya kaldığımız süreçte de benzer bir durum yaşanabilir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından verilen yürürlülük durdurma kararı yeterli ve/veya sonuç alıcı olarak kabul edilmemeli, bu atamalar nedeniyle mağdur olan tüm hekimler tarafından bireysel davalar açılmalıdır. Aksi halde, Anayasa Mahkemesi'nin kararına rağmen, bu dönemde atanan profesör ve doçentlerin görevlerini sürdürmesi söz konusu olabilecektir. Yukarıda alıntı yaptığımız Danıştay kararında da görüldüğü gibi, bu bireysel davalarda sonuç alınması beklenmektedir.

    Bilindiği gibi, kadrolar ilan edilmemiş, başvuru koşulları belirlenmemiş, objektif ve bilimsel herhangi bir ölçüt getirilmeksizin sadece profesör ve doçent olmaktan söz edilmiştir. Bu durumda sadece eğitim hastanelerinde görev yapan profesör ve doçentler değil, yanı sıra Üniversite hastanelerinde görev yapan doçent ve profesörlerin de, kişisel mağduriyeti, dolayısıyla da bireysel dava açma hakkı bulunmaktadır.

    Öte yandan bu atamalar, 1998 yılından bu yana hukuka uygun tek bir şef ve şef yardımcılığı sınavının düzenlenememiş olduğu dikkate alınınca, uzun yıllardır kamu görevlerinde olması gereken kariyer ve liyakat ilkesine hürmet ederek sınav açılmasını bekleyen diğer hekimlerin de mağdur olmasına yol açmıştır. Özellikle açılacak ilk sınavda şef ve şef yardımcılığı kadrolarına başvurmak için aranan koşulları taşıyan hekimler başta olmak üzere, bu kadroların doldurulması nedeniyle kişisel olarak mağdur olan diğer hekimlerin de bireysel dava açması mümkündür.

    Örnek dava dilekçeleri hazırlanmış olup, dava açmak için gerekli belgeler eşliğinde hukuk büromuza başvurulması halinde, meslek örgütümüz tarafından hukuki destek sunulduğunu önemle hatırlatmak isteriz.

    Son olarak Yasa'nın yürürlülük tarihinin 1 Kasım 2005 olduğu ve atamaların derhal başladığını hatırlatarak, 60 gün olan dava açma süresinin geçmemesi ve hak kaybının yaşanmaması için, en kısa sürede hukuk büromuzla bağlantı kurulmasında fayda bulunduğunu hatırlatırız.
    - AKP'nin kadrolaşma çabalarının bir parçası olarak eğitim hastanelerine yapılan bu saldırının durdurulması;
    - Hukuka karşı yapılan bu hilenin geriye püskürtülmesi
    - Eğitim hastanelerindeki eğiticilerin artık tamamen bilimsel, adaletli ve şeffaf yöntemlerle belirlenmesine katkıda bulunmak için

    Profesör ve doçentler başta olmak üzere tüm hekimleri göreve çağırıyoruz.

    Yapacağınız katkı için şimdiden teşekkür eder; saygılarımızı sunarız.

    İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu


Bu HABERİ Paylaş!