Sağlıkta şiddete karşı ikinci nöbetimizde konuğumuz Şair Ataol Behramoğlu oldu


  • Ekim 12, 2018
  • 1425

Dr. Fikret Hacıosman’ın çalıştığı hastanede görevi başında öldürülmesinin ardından, TTB tarafından hazırlanan Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı’nın acilen yasalaşması talebiyle düzenlenen nöbet eylemlerinin ikincisi 11 Ekim 2018, Çarşamba günü 18.00-19.30 saatleri arasında gerçekleştirildi.

Etkinliğe Şair Ataol Behramoğlu konuk konuşmacı olarak destek verdi. Onlarca hekim ve sağlık çalışanının yanı sıra 2016-2018 dönemi TTB Başkanı Dr. Raşit Tükel ve EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan da etkinliğe katılan isimler arasındaydı.

Nöbet etkinliği kaybettiğimiz meslektaşlarımızın anısına 1 dakikalık saygı duruşuyla başladı.

Etkinlikte bir konuşma yapan Şair Ataol Behramoğlu şunları söyledi: “Bugün çok hüzünlü bir toplantıdayız. Bazı ölümler çok çelişkilidir. Doktor yaşam vermek için eğitim alan ve hayatını insanların sağlıklı yaşamasına adayan kişi demek. Böyle kişilerin insan eliyle öldürülmesi gerçekten anlaşılması çok güç bir durum. Bir toplumun böyle bir noktaya gelmesi; yani insanlara hayat taşıyan kişilerin insan eliyle öldürülmesi; üstelik istisnai bir durum olarak değil, adeta kararlı, sürekli bir cinayet zinciri olarak öldürülmesi gerçekten çok kaygı verici, düşündürücü ve son derece üzücü bir olaydır. Tabii öncelikle bunun sebepleri konusunda düşünmek lazım. 50’li, 60’lı, 70’li yıllarda da oluyordu böyle olaylar ama çok enderdi. Ama böylesi sistematik doktor cinayetlerini son yıllara kadar hatırlamıyorum. Son yıllarda çok belli ki neo-liberal ekonomi denilen, her şeyin paraya endeksli olduğu, insan değerinin sıfırlandığı bir ortamda yaşıyoruz. Böylesi bir ortamda doktorluk artık kutsal bir meslek olmaktan çıkartılıp sıradan ticari bir meslek gibi algılanır hale getirilmiş, insanlar da bundan etkilenmekteler. Ve tabi ülkemizdeki siyasi iktidar da bu olayı ayrıca körüklüyor. Şu anda en yüksek makamlarda bulunan kişilerin doktorlar için söyledikleri ağır sözleri hepimiz hatırlıyoruz. Ve bugün de bu konuda, işlenen cinayetlere karşı bir yaptırım uygulaması görülmüyor; sözde de eylemde de görülmüyor. Dolayısıyla burada sizlerin, TTB çevresinde örgütlenmeniz ve toplumun başka kesimlerini de yanınıza almanız önem taşıyor. Doktorlar bu konuda öncülük yapabilecek erdemde kişilerdir, sizleri kutluyorum bu dayanışmanız için. Halkımızı, insanlarımızı da aydınlatmak gerekiyor. Hastanelerdeki yığılmaların ve bunun sonucunda yaşanan sıkıntıların sorumlusu olarak sağlık çalışanlarını görüyorlar, bunun sistemin yarattığı bir tablo olduğunu anlatmamız lazım.”

Ardından konuşma yapan Dr. Raşit Tükel de şunları söyledi: “Sağlıkta şiddet çok ciddi bir sorun; günde en az 30 sağlık çalışanı şiddete uğruyor. Tabii bu rakam sadece bildirilen şiddet vakaları üzerinden bildiğimiz rakam, bildirilmeyen vakalar da katıldığında çok ciddi bir tabloyla karşı karşıyayız. Bunların 3’te 1’i fiziksel şiddet. Giderek de boyut değiştiriyor; en son Fikret Hacıosman’ın kaybında da gördüğümüz gibi sağlıkta şiddete bağlı ölümler artık çok yakın. Tek bir sebep ortaya koymak zor, ancak öncelikle sağlık sistemini gözden geçirmek gerekiyor.  2003’ten bu yana Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın (SDP) uygulandığı yıllarda giderek artan bir şiddet olgusuyla karşılaşıyoruz ve şiddet ortamı ölümlere doğru evrilmeye başladı. SDP hasta-hekim ilişkisini tamamen dönüştüren bir sistem, piyasanın koşullarını sağlık hizmetlerine uyarlayan bir sistem, karlılık, verimlilik gibi bugüne dek hiç görmediğimiz kavramları hasta-hekim ilişkisine sokan, hastayı müşteri olarak gören bir sistem. Sağlık tesisinden, bir hastaneden kar elde etmek nasıl olabilir? Niteliği düşürerek, daha çok hasta bakarak elbette. Çok sayıda hasta bakmak ciddi bir sorundur ve biliyoruz ki hastalar da normal polikliniklere başvurmak yerine acil servislere başvuruyor; 80 milyonluk bir ülkede yılda 110 milyon acil başvurusu yaşanıyor. Hükümet müşteri memnuniyetini ölçme mantığıyla sağlıkla ilişkin memnuniyet anketleri düzenliyor; bu anketler sonucunda sağlık sisteminden büyük memnuniyet varmış algısı yaratılıyor.

Uzun kuyruklar, kısa sürede hasta bakılması vb. her tür sorun hekime yükleniyor. Bunu pekiştiren bir yaklaşım da hekimleri giderek değersizleştiren bir yaklaşım; hekimlere güvenilemeyeceğini dile getiren bir yaklaşım. Bütün bu tablo hekimlere, sağlık çalışanlarına şiddet olarak yansıyor, hekimler sağlık sistemine kurban ediliyor.

Sorunun bir diğer boyutu; silah taşıma, bulundurma konusu. Hastaneye silahla rahatça girebilme, silah taşımanın özendirilmesi, kolaylaştırılması ve bunun sonucunda çözüm olarak da şiddete başvuru arttığı için, silahın varolduğu yerde şiddet ölümlere yol açıyor. Toplumda şiddet giderek artıyor. Bütün toplumsal ilişkilerde şiddet artıyor. Bunun düzeltilmesi, toplumun barışın sağlanması sağlıkta şiddetin ortadan kalkmasından bağımsız değil.

TTB’nin 2014 yılından bu yana bir yasa tekliği var; bu çok somut bir tekliftir, elbette tek başına bir yasal düzenlemeyle ortadan kalkmayacak ama bir ilk adım olarak caydırıcı olması açısından önemli. O yüzden TTB’nin ortaya koyduğu Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısının bir an önce yasalaşmasını istiyoruz.”

Yapılan konuşmaların ardından etkinlik Türkiye Psikiyatri Derneği’nin sağlık sisteminin yarattığı sorunlara karşı hekimler ve hastaların aynı tarafta olduğunu ifade eden, kamuoyuna dönük bildirisini hekimlerin tek tek cümleler halinde seslendirmesiyle son buldu.


Bu HABERİ Paylaş!