Torba Yasa ne getiriyor, ne götürüyor?


  • Kasım 19, 2018
  • 2092

Yaklaşık iki haftadır TBMM’nin gündeminde olan ve pek çok hukuka aykırı düzenlemenin yer aldığı “Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB), sağlık meslek örgütlerinin ve hekimlerin tüm itirazlarına karşın 15 Kasım 2018 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.

Torba Yasa’nın içeriğinde yer alan düzenlemelerle ilgili olarak TTB tarafından, hekimlerin ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla bilgi notu hazırlandı.

30.10.2018 tarihinde ortaya çıkan ve 13.11.2018 tarihinden itibaren TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanan, Sağlıkla İlgili Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifi 15.11.2018 tarihinde kabul edilerek yasalaşmıştır. İçerdiği önemli hukuka aykırılıklara yönelik tartışma burada yürütülmeksizin, ilgili yasanın maddelerinde getirilen düzenlemelere ilişkin olarak hekimlerin bilgilendirilmesi amacıyla aşağıdaki soru ve yanıtlar Türk Tabipleri Birliği tarafından hazırlanmıştır.

İdare tarafından terör örgütleriyle ilişkilendirilerek kamu görevinden çıkartılan veya güvenlik soruşturması sebebiyle kamu görevine alınmayan hekimlerden mecburi hizmete tabi olanların; çıkarılma veya kamu görevine alınmama tarihinden itibaren 450 gün süreyle mesleklerini yapmaları engellenmektedir.
Yasa’da belirtilen, mesleğin hiçbir biçimde yaptırılmadığı 450 günlük süre mecburi hizmeti olanlar için geçerlidir; mecburi hizmet yükümlüsü olmayan hekimlerin kamu kurumları dışında mesleklerini icra etmeleri mümkündür.
Kanun, meslekten yasaklanan bu süreyi herkes için aynı belirlemiştir. Ancak mecburi hizmet yaparken kamu görevinden çıkartılanların tamamladıkları mecburi hizmet süreleri bu süreden düşülecektir.
Kabul edilen Yasa’da ilgililerin meslekten yasaklandığı 450 günlük sürenin kamu görevinden çıkarılma veya kamu görevine alınmama tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiştir.
Tıpta uzmanlık eğitimi yapabilmek için tabip olmak gerektiği gibi uzmanlık eğitimi süresince de tabiplik mesleğini yapma yeterliliğini korumak gereklidir. Hekimler yeterliliklerini korumakla birlikte; 450 günlük bekleme süresi boyunca hekimlik yapma hakları engellendiğinden bu kapsamdaki hekimlerin söz konusu sürede uzmanlık ve yan dal uzmanlık eğitiminin de engellenmek isteneceği anlaşılmaktadır.
Sağlık hizmetlerinde yaşanan şiddetin önlenmesi amacıyla yapılmış bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, uygulanan şiddetin sonrasına ilişkin mevcut işleyiş yasada ayrıca belirtilmiştir. Buna göre; sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalanır ve gerekli işlemleri yapılarak Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilir düzenlemesine yer verilmiştir. Ayrıca, bu suçların soruşturmasında, kolluk tarafından müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık personelinin ifadelerinin işyerlerinde alınacağı da yeni düzenlemede belirtilmiştir.
Diğer yandan, Komisyon görüşmelerinde Teklife eklenen bir maddeyle, sağlık hizmetlerinde yaşanan şiddet üzerine ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemler ve davalarda sağlık çalışanlarına kurumlarınca hukuki destek verilmesi ve avukat görevlendirilmesi kuralının Devlet ve vakıf üniversitelerine ait birimlerde görevli sağlık çalışanları bakımından da geçerli olduğuna ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Yasa’ya Meclis Genel Kurul görüşmeleri sürecinde eklenen bir hükümle yan dalda veya birden fazla uzmanlık dalında eğitim yapmak üzere asistanlık sınavına girebilmek için mecburi hizmet yükümlülüğünün tamamlanmasına 9 aydan daha az bir süre kalmış olması ve uzmanlık eğitimine başlanabilmesi için de mecburi hizmet yükümlülüğünün tamamlanması şartı getirilmiştir.
Kamu görevlisi olmayan aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarının altmış beş yaşına kadar çalıştırılabilecekleri yeni yasal düzenlemede belirtilmiştir.
Diğer yandan, bu kişiler kamu görevinden aile hekimliğine geçmediği için aile hekimliği sözleşmelerinin feshedilmesinde bir güvence olarak düşünülebilecek olan İşsizlik Sigortası Kanunu hükümlerinin bunlar için uygulanmayacağına ilişkin açık hüküm konulmuştur. Ancak Yasa’nın Genel Kurul görüşmelerinde verilen önerge ile bu madde çıkartılmıştır. Böylece, kamu görevinden gelmeyen aile hekimlerinin sözleşme feshinde işsizlik sigortasından yararlanmalarının önüne konulmak istenen engel ortadan kaldırılmıştır.
Yeni yasayla, Sağlık Bakanlığının aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren vakıf üniversiteleriyle de aile hekimliği sözleşmesi yapabileceği; aile hekimliği hizmeti sebebiyle gerekli ödemenin vakıf üniversitelerine döner sermayeden ödeneceği düzenlenmiştir.
Aile hekimlerine yılda 30 gün izin hakkı tanınmıştır. Ancak bu hak yıl içinde çalışılan süre ile orantılı olmak ve ait olduğu sözleşme döneminde kullanılmak üzere belirlenmiştir. Dolayısıyla yılın bir kısmında çalışamayan kişinin izni tam 30 gün olmayacağı gibi sözleşme döneminde kullanılmayan izin sürelerinin izleyen dönemde kullanılmasının da mümkün olmayacağı anlaşılmaktadır. Aile hekimlerinin mazeret izinlerine ilişkin düzenleme de yeni yasada yapılmış, diğer izinler için 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi kapsamındaki sözleşmeli personele ilişkin izin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen süre sonunda kayıtlı kişiler aile hekimlerini değiştirebilirler. Yeni yasayla sağlık hizmet planlamasına uygun olarak Sağlık Bakanlığı tarafından kişilerin aile hekiminin değiştirilebilmesi de mümkün hale getirilmiştir.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi mütevelli heyetinin çoğunluğunun Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenmesi Anayasa’ya aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Kabul edilen Yasa’da mütevelli heyet, yeni statülerle ancak öncekine çok benzer biçimde belirlenmiştir. İptal edilen Yasa’da Sağlık Bakanlığı Müsteşarı ile Bakanlığın seçeceği iki üye vardı; yeni düzenlemede Sağlık Bakanı Yardımcısı, Sağlık Bakanlığının seçeceği bir üye ve Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Yönetim Kurulu tarafından seçilecek bir üye mütevelli heyete katılacaktır.
Sağlık Bilimleri Üniversitesine tahsis edilecek öğretim elemanı kadroları, temel bilimler hariç olmak üzere, birlikte kullanılan eğitim ve araştırma hastanesinin eğitim birimleri ve ihtiyacı dikkate alınarak belirlenmekte iken yapılan yeni yasal düzenlemeyle ölçütler arasına hastanenin nitelikleri de eklenmiştir. Ayrıca, Sağlık Bakanlığının talebi de bu kadroların belirlenmesinde bir şart olarak belirtilmiştir.
Ortak kullanımla ilgili düzenlemeye yapılan eklemelerle, ortak kullanılan sağlık tesislerinin birden fazla üniversite ile de anlaşma yapabilmesi, birlikte kullanımdaki hastane tarafından üniversitenin tıp fakültesi, dış hekimliği fakültesi ve diğer fakülteleri öğretim elemanlarıyla en fazla üç yıl süreli sözleşme imzalayabilecekleri belirtilmiştir. Ortak kullanım protokolü yapılmış sağlık tesislerinde çalışacak üniversite personeli ile yeni yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki 3 ay içinde protokol yapılacaktır.
Teklifte şehir hastanelerini yapan şirketlere inşaat süresince tanınan harç ve damga vergisi muafiyetinin işletme döneminin tamamında geçerli olmasını sağlayacak şekilde değişiklik yapılması önerilmiş ise de tepkiler sonrasında Komisyon’da bu madde geri çekilmiştir. Benzer şekilde, işletmeci şirketlere Sağlık Bakanlığı tarafından ödenecek hizmet bedelinin beş yılı geçmeyecek dönemlerde yapılacak piyasa testi ile güncellenmesine ilişkin mevcut hükümde değişikliğe gidilerek beş yıldan önce piyasa testi yapılması önlenmiş; ihtiyari hizmetlerde sözleşmede yer alan miktara bağlı, tıbbi destek hizmetlerinde ise on yılı geçmemek üzere piyasa testi yapılarak hizmet bedelinin güncellenebileceği belirtilmiştir.
Kabul edilen Yasa ile 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasasının 5. maddesinin 1,2,3. fıkraları ile bu hükümlerin yaptırımının düzenlendiği Ek 1. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Hekimlerin mesleklerini nitelikli bir şekilde yapmaları gerekliliği ve buna bağlı olarak etik yükümlülükleri sürmekle birlikte, birden çok özel sağlık kuruluşunda çalışmaları için oda onayı gerekliliği kaldırılmıştır.
Hukuka aykırı olarak organ ve doku alan, satan, satın alan, satılmasına aracılık eden, saklayan, nakleden veya aşılayan, organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişilere verilecek cezalar artırıldı. Kabul edilen yasaya göre, suçun konusu organ ise yaptırımı 5-9 yıl, doku ise 2-5 yıl arasında hapis cezasıdır.
Kabul edilen yasayla; embriyo ve üreme hücresini Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanuna bağışlayan, aşılayan, bulunduran, kullanan, saklayan ve nakledenlerle bunların alım ve satımını yapanlar, alım ve satımına aracılık edenler veya komisyonculuğunu yapanlar veya bu fiilleri özendiren, bunlara yönlendiren veya bunlara yönelik ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişiler hakkında üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bin günden ikibin güne kadar adli para cezası verilebileceği belirtilmiştir.
Doğal yollarla çocuk sahibi olunamadığı veya tıbbi gereklilik bulunduğu hallerde, üreme hücreleri veya embriyonun anne adayına uygulanabileceği belirtilmiştir. Bu yöntem sadece evli olan eşler arasında gerçekleştirilebileceği ve bu tedavi uygulamalarının, Bakanlıkça belirlenen tıbbi esaslar çerçevesinde yalnızca Bakanlıkça yetkilendirilmiş hekimler tarafından ve Bakanlıkça ruhsatlandırılan üremeye yardımcı tedavi uygulama merkezlerinde gerçekleştirilebileceği düzenlenmiştir.
Yapılan yasal düzenleme uyarınca, eşlerden biri veya her ikisinden alınan üreme hücreleri ve bu hücrelerden elde edilen embriyonun, başka kişilere uygulanması yoluyla çocuk sahibi olmak ve taşıyıcı annelik yapmak yasaktır.
Ayrıca; başkasına ait üreme hücresi ve/veya embriyonun kullanılması suretiyle donasyon işlemi yapılması ve bu amaçla üreme hücresi ve/veya embriyo bağışlanması, satılması, bulundurulması, kullanılması, saklanması, taşınması, ithalatı, ihracatı ve bu işlemlere aracılık edilmesi de yasaktır.
Canlıdan organ nakli; alıcının en az iki yıldan beri evli olduğu eşi ile dördüncü dereceye kadar (dördüncü derece dâhil) kan ve kayın hısımlarından yapılabilir. Organ nakli gereken hastalığın evlilikten sonra teşhis edildiği durumlarda eşlerin en az iki yıllık evli olması şartı aranmaz. Belirtilen akrabalık ilişkisi olmayanlar arasında organ nakillerinin etik açıdan değerlendirmesi, organ nakli başvurusunun yapıldığı ilde oluşturulan Organ Nakli Değerlendirme Etik Komisyonları tarafından yapılır.
Yasada belirtilen ayrıntılı şartların karşılanması halinde Kurum ile sözleşme yapmış tıbbi merkezde yapılan yardımcı üreme yöntemi tedavi bedelleri SGK tarafından karşılanmaktadır.

 


Bu HABERİ Paylaş!