Page 51 - İnsan Olarak Hekim Karar Verme ve Akıl Yürütme Yolları
P. 51
3. Bilişsel eğilimlere bağlı hatalar (Cognitive dispositions
to respond/CDRs)
Bilişsel Eğilimler insanın bilişsel sisteminin yanıt vermesinin do-
ğası, eğilimleri veya tavırlarından kaynaklanırlar. Karşılaştığımız so-
runlara verdiğimiz tepkilerdeki öngörülebilir tavırları, önyargıları
kapsayan zihinsel durumlardır. Bilişsel önyargı olarak da adlandırılır-
lar. Ancak önyargının olumsuz çağrışımı nedeniyle “bilişsel eğilim-
lerden kaynaklanan yanlılıklar” veya kısaca “bilişsel eğilimler” ifadesi
daha uygun görülmektedir. (Nickson, 2019)
Önceki bölümde anlatıldığı gibi, karar verme konusunda bildik-
lerimiz özellikle Daniel Kahneman ve Amos Tverski’nin çalışmala-
rıyla zenginleşmiş ve değişmiştir. Bugün bilişsel makinemizin ta-
sarımında muhtemelen yaşama uyum sağlamak için gelişmiş derin
kusurlar olduğunu biliyoruz. İnsan olarak, yaşamımızın %95 kadarını
bilinçsizce işleyen, kapatılamayan kısa yollarla (1. sistem sezgisel/intu-
itive/heuristic) sürdürüyor, yavaş ve tembel olan akıl yürütme yolunu
daha az kullanıyoruz. Oysa yaşamı kolaylaştıran bu hızlı karar verme
yolları mesleki tanı, tedavi kararlarımızda sıkça hata ve safsata yap-
mamıza yol açarlar. (Kahneman D, 2011; Croskerry, 2014; Croskerry
et al, 2003c) Çünkü mesleki yaşamımızda da insan olma özelliğimiz
değişmez. Dolayısıyla klinikte doğru karar verme kapasitemiz düşün-
düğümüzden daha fakirdir.
Arızaları ve kazaları araştıran bir çalışma, hava trafik kontrol sis-
temi hatalarının %90’ından fazlasının, kısmen veya tamamen insan
bilişsel eğilimlerinden kaynaklandığını saptamıştır. Bilişsel eğilimler
evrenseldir, öngörülebilirler ve belli yöntemlerle düzeltilebilirler.
(Croskerry et al, 2003a)
Klinik karar verme sürecine ilişkin kavrayışımızın sınırlı ve ha-
talara açık oluşu çeşitli faktörlere bağlıdır. Bunların başında eleştirel
düşünme konusundaki eğitim eksikliği yer alır. Bu eksikliğin klinik
başarımızda ne kadar kritik bir yeri olduğunu görememek bir başka
faktördür. Tıp eğitiminin teoriye daha fazla ağırlık vermesi, teori ile
pratik arasındaki büyük kopukluklar olması da doğru klinik karar
verme kapasitemizi etkiler. (Woolf K, Dacre J, 2011)
50