Page 47 - Hekim Sözü Ekim-Aralık 2024
P. 47
ÖYKÜ
ancak bir süre sonra kıyıp da dinleyebiliği plaklardan oluşan ve onlar da geldiğinde kendi arabalarıyla önceden kapmış
caz koleksiyonunu bana bırakmıştı. Hep “Keşke Berk’in oldukları yeri ona bırakıyorlardı. Beraberce evden çıktığımız
böyle bir dededen daha fazla yararlanma şansı olsaydı” diye bir gün Ragıp tam evin önüne park edilmiş arabasına biner-
düşünürüm. ken “Bacanak burada park etmek zor, evler de eski. Başka
semtte yeni yapılmış bir daireye neden taşınmıyorsunuz?”
Diğer damadı Ragıp ile olan ilişkisi benimkinin tam tersiydi. dedi. “Sana ne?” diyemedim. “Biz seviyoruz burayı, üstelik
Kayınpedere, ben “siz” ve “efendim” diye hitap derken annemden kaldı, anılarım var” diye yanıtladım.
Ragıp yüzüne karşı bile “Peder Bey” diyordu. Elini omuzuna
koyma cüretini bile gösterdiği oluyordu. Evlerinde kızları, “Annemden kaldı, anılarım var” lafı hem doğru hem de
damatları ve torunlarını ağırladıkları hafta sonlarında, arka yanlıştı aslında. Çocukluğumda annemle Kadıköy Yeldeğir-
planda hep çalan caz pilağını pikaba koyarken (torunlarının meni’nde eski bir apartmanda, kirada otuyorduk. Annem
kulağı alışsın diye) Ragıp kareli gömleğiyle (Ayşe ona listeyi yoğun bakım hemşiresiydi. Her zaman yorgun ve sinirliydi.
vermemişti herhalde) kendi yaptığı esprilere kahkahalarla Geceli-gündüzlü vardiyalar halinde çalışıyor, geçinebilme-
gülüyor veya yüksek sesle telefonla konuşuyor oluyordu. miz için bazı geceler özel hastanede nöbet tutuyordu. Evde
Adamın tüm kurallarını ve savunma mekanizmalarını umar- olduğu zamanlar ya nöbet öncesi çamaşır veya ertesi gün
sız ve hatta saygısızca yıkıp geçmişti Ragıp. Yaşamı boyunca için bana bırakacağı yemeği hazırlama telaşı içinde ya da
özenle, en ince ayrıntısına kadar düşünerek inşa ettiği kum- nöbet sonrası yorgunluğu üzerinde oluyordu. Annemin
dan kalesinin üzerinde dikkatsizce yürüyen fil gibiydi. haline üzülürdüm ama ne yapabilirdim ki? Evde bana da
düşen görevler vardı. Bunları eksisiz ve titizlikle yerine geti-
1 saatte ancak Zincirlikuyu’ya gelebildim. Ayten fısıltı rir, unuttuğum bir şey var mı diye defalarca kontol ederdim.
gazetesini harekete geçirmiş olmalıydı ki hastanedeki doktor Yapmam gereken bir şeyi unutmak her zaman en büyük
arkadaşlar aramaya başladı. “Neden ölmüş?” sorularına korkum olmuştur. Annemin bıraktığı parayla pazar alışverişi
verdiğim “Bilmiyorum” yanıtı bana bile garip geldi. Sibel’i yapmak, faturaları yatırmak, haftada iki kez evi süpürmek
aradım, meşgule attı. Ayşe’yi aradım cevap vermedi. Bir bit ve bir kez silmek benim işimdi. Karanlık, soğuk ve sessiz
yeniği vardı kesin. Bolu’da çapkınlık filan, Ragıp bu. gecelerde annemin bir, bazen iki gün önceden yapıp bırak-
tığı yemeği ısıtıp yerken, okuldaki başka öğrenciler babala-
Ayşe gibi bir kadının Ragıp’da ne bulduğunu hep merak rıyla maç seyrediyor, eve gelen misafirlerlerin çocuklarıyla
etmiştim. Ayşe bir iletişim firmasında pazarlama direktö- oynuyor ve sabahları annelerinin hazırladığı kahvaltıyı
rü, Ragıp ise su pompaları distributörü bir şirkette bölge yiyip okula geliyorlardı. Ama çoğu matematikten, fenden
müdürüydü. Ayşe’nin daha üst düzey yönetici olmasını kast en fazla 5-6 veya bilemedin 7-8 alabiliyorlardı. Hoş, bunu
etmiyorum. Hayatı algılayışları farklıydı. Ayşe, Sibel kadar pek umursuyor gibi bir halleri de yoktu. Yalnız gecelerin
olmasa da analitik düşünen ve zaten işi gereği düşünmek tekdüzeliğini bozan, alt katta oturan adamın gece yarısı eve
zorunda olan biriydi. Ragıp ise her şeyin insan ilişkileri ile sarhoş gelip karısını dövmesiydi. Haftada bir bazen daha sık
sahada ve pratik olarak halledileceğine inanırdı. Neredeyse oluyordu bu. Adam küfürler ederek kadına vuruyor, kadın
hiç okula gitmeden, kitap kapağı açmadan üniversiteyi bi- ağlayarak yapmaması için yalvarıyordu. Bu şiddet genellikle
tirmekle övünürdü. Öğrenciliğinde hep çalışmış. “Asıl okul bir bardak ve vazonun kırılma sesiyle bıçakla kesilmiş gibi
orası” diye iddia ederdi. Başlarda birkaç kez ciddiye alıp sona eriyor, ortamı sessizlik devralıyordu. Alt kattaki çifti
tartışmıştım bu konuyu. Boşuna çenemi yormuşum. “Benim bazen sokakta kol kola hatta el ele görüyordum. Bir türlü
başarımın sırrı insan biriktirmekte” derdi. Ne başarısıysa anlayamıyordum nasıl bir ilişkileri olduğunu.
artık.
Tıp fakültesini kazandığım belli olduktan birkaç hafta sonra
Ancak bizim Kurtuluş’ta oturduğumuz sokağın apartman sıcak ve nemli bir ağustos akşamı annem “Sen büyüdün,
görevlilerini biriktirdiği doğruydu. Üç-dört yıl önce apartma- doktor olup kendi yolunu çizeceksin. Ben evlenebilir
nın hidroforu bozuldu. Tamirci çağırıldı ama artık değişmesi miyim?” dedi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. İlk
gerektiği ortaya çıktı. Apartman yöneticisi nereden duy- anda annemin geceleri bir adamla yatağa girme görüntüsü
duysa “Sizin bacanak hidrofor satan şirkette çalışıyormuş, gözümün önüne geldi. “Hayır, saçmalama” deyip odama
bize yardımcı olabilir mi?” diye bana sordu. İsteksizce gittim. İki gün sonra Kadıköy’de ekmek arası kokoreç yerken
Ragıp’ı aramak zorunda kaldım. İşimizin düşmesi hoşuma “İyi adam mı bari?” diye sordum. Annem onay aldığını an-
gitmemişti ama yöneticiye de “Ben bacanağı pek sevmem, lamanın rahatlığıyla bir kahkaha attı “Kötü adam olduğunu
beni araya sokmayın” diyemedim. Ragıp uygun fiyattan düşünsem niye evleneyim oğlum?” dedi.
bir hidrofor ayarladı. Hatta takılmasını denetlemek için o
gün kendi de gelmiş. Yan apartmanın görevlisi de montajı Esmer, zayıf, annemden biraz daha kısa boylu, bir adam-
izlerken laf lafı açmış. Ragıp onun oğluna teknik serviste staj dı. İlk karşılaşmamızda bana zararsız hatta güvenilir biri
ayarlamış. Böylece park yeri bulmanın kabus haline geldiği gibi gelmişti. Ama peşin hüküm verilmezdi. Evlilik tarihi
Kurtuluş’ta Ragıp için bize geldikleri günlerde bu sorun or- yaklaştığında (Anneme nikaha gelmeyeceğimi en başta söy-
tadan kalktı. Yaklaşırken Ragıp apartman görevlilerini arıyor lemiştim) adamın Kurtuluş’taki evinde oturmaları gündeme
EKİM-ARALIK 2024 hekim sözü 45