Hasta Başına Ayrılan Sürenin Azaltılması ve Öğlen Yemek ve Dinlenme Saatleri İçin Randevu Verilmek Suretiyle, Personelin Aralıksız Olarak Çalıştırılması Hakkında Hukuki Değerlendirme


  • Temmuz 05, 2010
  • 8358

HASTA BAŞINA AYRILAN SÜRENİN AZALTILMASI VE ÖĞLEN YEMEK VE DİNLENME SAATLERİ İÇİN RANDEVU VERİLMEK SURETİYLE, PERSONELİN ARALIKSIZ OLARAK ÇALIŞTIRILMASI HAKKINDA HUKUKİ DEĞERLENDİRME

İstanbul Tabip Odasına yapılan başvurular sonucunda; kimi hastanelerde bir hekimin günlük poliklinik sayısının 70 hastaya çıkarılarak, hem hastalara, hem kliniğin eğitim başta olmak üzere diğer görevlerine ayrılan sürenin azaltıldığı, yanı sıra öğlen yemek ve dinlenme saatleri olarak ayrılan zaman dilimi içinde, randevu verilmek suretiyle, personelin aralıksız olarak çalışmasının planlandığı öğrenilmiştir.

Söz konusu düzenlemeler, hekimlik mesleğinin niteliğine zarar verici olduğu gibi, bu hizmeti yerine getirmeye çalışanları da fazlasıyla mağdur eden düzenlemelerdir. Hem hasta başına ayrılan sürenin azalması, hem de hekimlerin aralıksız çalışmak zorunda kalması nedeniyle de, hasta haklarının ihlale uğraması neredeyse kaçınılmazdır. Kaldı ki bu düzenlemeler, ilgili mevzuata, uluslararası sözleşmelere ve yargı kararlarına da açıkça aykırıdır.

Şöyle ki;

1- Hasta başına ayrılması gereken süre yönünden;

Sağlık hizmetinin sunumunda, hastanın muayene edilebilmesi için hekime yeterli sürenin sağlanmasının son derece kritik öneme sahip olduğu malumdur. Bu imkanın hekime sağlanması ise, sağlık hizmeti veren kurum veya kuruluşların yöneticilerinin sorumlulukları arasındadır.

Bilindiği gibi, Dünya Tabipleri Birliği ve Türk Tabipleri Birliği tarafından sağlık hizmetinin nitelikli sunumu ve iyi hekimlik için, hasta başına ayrılması gereken sürenin en az 20 dakika olması gerektiği belirtilmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde de, hasta başına 20 dakika ayrılması kuralına uyulmaktadır.

Ülkemizde ise; hekim, sağlık çalışanı, alt yapı ve donanım yetersizliklerine, yaklaşım ve işleyiş �işletiş- sorunları eklendiğinden, hasta başına ayrılan sürenin hem hekimlerin meslek örgütlerinin ön gördüğünün, hem de AB standartlarının altında, çoğunlukla hasta başına 10 dakika ayrılması suretiyle uygulanması söz konusudur.

Nitekim bir hekimin günde 70 hastayı muayene ve tedavi etmesini istemek, hasta başına ayrılan sürenin en iyi olasılıkta 7 dakika ile sınırlandırılması anlamına gelmektedir. Üstelik bu sayılara randevusuz, çoğunlukla kontrol için gelen hastalar dahil bile değildir. Bu halde hasta başına ayrılan süre 4-5 dakikaya kadar düşmektedir.

Bu durum hem hekimler, hem hastalar, dolayısıyla da hastane ve sağlık hizmeti yönünden önemli sorunlara yol açacaktır.

2- Çalışma Sistemi ve Aralıksız Çalışma Yönünden

Hekimlerin kesintisiz ve uzun saatler boyunca çalıştırılması, bu çalışmaya sıklıkla tutulan nöbetlerin de eklenmesi, çalışanların üzerinde fiziksel, ruhsal ve sosyal olumsuzluklar yarattığından/ yaratacağından, öncelikle "kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı"nı düzenleyen Anayasa�nın 17. maddesinin, "çalışanların korunması"nı düzenleyen 49. maddesinin ihlali niteliğindedir.

Öte yandan, bu çalışma yöntem ve süreleri, "dinlenme hakkı ve güvencesi" getiren Anayasa�nın 50. maddesine de aykırıdır.

Bu noktada örneksemek amacıyla ayrıca belirtmek gerekir ki, yine çalışanlara (işçilere) ilişkin hükümleri düzenleyen 4857 sayılı İş Kanunun 68. maddesi gereğince, "Yedibuçuk saatten fazla süreli işlerden en az bir saat ve aralıksız" dinlenme süresi verilir. Oysa hekimlerden, öğlen yemek arası dahi olmaksızın yani dinlenmeksizin kesintisiz olarak görev yapması istenmektedir.

3- Hekimlerin Ve Hizmette Yararlanan Hastaların Hakları Yönünden

Önemle belirtmek gerekir ki, bu çalışma yöntem ve süreleri, sağlık hizmetinin niteliğini olumsuz etkileyerek, tıbbi hataların artmasına neden olmakta, bu yönüyle de hem hasta haklarına, hem sağlık hizmetinin sunumuna zarar vermekte, hem de hekimleri fazlasıyla mağdur etmektedir.

Kaldı ki, özellikle İstanbul genelinde sağlık kuruluşları ve dolayısıyla hekimlerin iş yoğunluğunun gözardı edilmemesi gerekir. Maalesef hekimlerimizin bir gün içinde muayene ettiği hasta sayısının dünya standartlarının çok üzerinde olduğu, hastanelerimizin gerekli alt yapı ve teknik donanıma sahip olmamasının hekimlerin yükünü daha da arttırdığı ve yeterli sayıda hekim ve sağlık çalışanın da bulunmadığı bir gerçektir.

Var olan durumun yanı sıra hekimlerin aralıksız çalışması gibi bir uygulamaya geçilmesi halinde yorgunluk ve dikkatsizlikten kaynaklanan pek çok hatanın ortaya çıkabileceği, hizmetin etkin ve verimli yürütülmesinin daha da güçleşeceği açıktır. Bu durum elbette kamusal sağlık hizmetini ve insan sağlığını olduğu gibi, hekimleri de olumsuz etkileyecektir.

Sağlık hizmetinin kesintisizliği, şüphesiz ki sağlık personelinin kesintisiz çalışması anlamına gelmemektedir. Bu nedenle de sağlık hizmetinin kesintisizliğinin, nöbet-rotasyon veya başkaca bir düzenleme ile bütün hekimlerin öğlen dinlenme hakkını kullanacakları şekilde yapılması gerekir ki; kaldı ki uygulama bugüne kadar bu yönde olmuştur.

Uzun ve kesintisiz çalışma saatleri, doğal olarak çok özel bir dikkat ve özeni gerektiren sağlık hizmetini uzun çalışma saatleri boyunca, aynı ihtimamla vermek mümkün olamayacağından, nitelikli sağlık hizmeti alma hakkı olan hastaların haklarını da ihlal etmektedir. Öyle ki, yorgunluk, uykusuzluk, dikkatsizlik nedeniyle hekim tarafından yapılabilecek herhangi bir hata, hastanın sakat kalmasına ve ölümüne yol açabileceğinden, tıbbi hatalarda önemli oranda artışa yol açabilecektir.

Böylece hekimler bir yandan, aşırı yorgunluk ve stres ile diğer yandan vicdani ve etik sorumluluk ile baş başa kalacaktır. Bilindiği gibi, bu nedenle ortaya çıkabilecek hatalarda, hekimleri uzun hukuki ve idari soruşturma süreçlerinin stresi ve yükü de beklemektedir.

Öte yandan, özellikle Türk Ceza Kanunu�nun ve yargı kararlarının ışığında, ortaya çıkabilecek ihlallerin tek sorumlusunun ilgili hekimler olmadığını, çalışma süre ve koşullarını bu şekilde belirleyen ilgili amirlerin de sorumlu olacağını belirtmek gerekir.

4- Sonuç olarak; Bazı Başhekimliklerce uygulanmaya başlanan çalışma saatleri ve koşullarına ilişkin düzenlemeler, yukarıda açıkladığımız nedenlerle ilgili mevzuata, yargı kararlarına, hasta haklarına, sağlık hizmetinin niteliğine ve kamu yararına aykırı olduğu gibi, kamu yararı ile memurun yararı arasındaki dengeyi, memur aleyhine fazlasıyla bozmaktadır.

Bu nedenle, Hastane Başhekimlikleri tarafından düzenlenen, yürütülen ve denetlenen poliklinik şartlarının, hukuki ve tıbbi hatalara meydan vermeyecek, hasta haklarını, hekimleri ve kamu sağlık kurumlarını koruyacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede; hem sağlık hizmetinin niteliği, hem hasta ve hekim haklarının korunması için; günlük poliklinik sayıları, hastalara 20 dakika zaman ayrılabilecek şekilde düzenlenmeli, hekim başına günde 70 poliklinik / 7 dakika aralıkla randevu uygulamalarına son verilmeli ve/veya hiç başlatılmamalı ve randevu sistemi, hekimlerin dinlenmeye ve yemek yemeye zamanları kalacak şekilde planlanmalıdır. Aksine uygulamalar halinde ise, mağdur olan personel ve/veya hastalar kanalıyla konuyu yargıya taşıması gerekli ve yararlı olacaktır.

İstanbul Tabip Odası
Hukuk Bürosu


Bu HABERİ Paylaş!