Bilimsel Konsey Toplantıları-II


  • Ocak 13, 2012
  • 2393

663 sayılı KHK’yle getirilen yeni düzenin eğitime ve eğiticilere etkileri ve buna karşı yürütülecek hukuksal ve kitlesel mücadele yöntemlerinin tartışıldığı Bilimsel Konsey toplantıların ikincisi Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapıldı. Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyeleri Dr. Ali Özyurt ve Dr. Süheyla Ağkoç’un katıldığı toplantı 12 Ocak Perşembe saat 12.30-14.00 arasında Yara ve Yanık Tedavi Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıya 40’a yakın klinik şef-şef yardımcısı katıldı.

Hastane temsilcisi Doç. Dr. Benan Çağlayan ve Dr. Ali Özyurt’un yönetiminde gerçekleşen toplantıda önce Dr. Süheyla Ağkoç biraraya gelme nedenimizi açıkladı. Ardından açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Dr. Özdemir Aktan; 663 sayılı KHK’nin yayınlandığı 2 Kasım 2012 sonrası TTB olarak yapılanları ve sürecin eğitime olumsuz etkilerini anlatarak, geri bildirimler ve birimlerin görüşlerinin önemine dikkat çekip buradaki görüşlerin geleceği belirlemede yol gösterici olacağını belirtti.

Bilimsel Konsey’in görüşlerine geçmeden önce konuyla ilgili bir sunu İTO- Sağlık Politikaları Komisyonu Üyesi Dr. Güray Kılıç tarafından yapıldı.

İTO-Hukuk Danışmanı Av. Meriç Eyüboğlu 663 sayılı KHK ile ilgili yapılan hukuksal girişimler hakkında bilgiler verdi. Kararnamenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapıldığını, 73 klinik şef ve şef yardımcısından vekalet alınmasının ardından, şefliklerin kaldırılmasının anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle idare mahkemesine toplu dava açma sürecinin başlatıldığını, iptal kararı çıkması durumunda dava açan 73 kişinin şefliklerini geri alabileceğini bildirdi.

Ayrıca  27 Aralık 2011 tarihinde Sağlık Bakanlığı Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan B.10.0.SEG-0.65.00.04.-01 sayılı Uzmanlık Eğitimi Uygulamaları konulu Genelge ile eğitim görevlisi unvanının tescillendiği, birden fazla kliniği olan servislerin birleştirildiği, 1 yıllığına eğitim sorumlusu atanmasının yolunun açıldığı ve yine 1 yıllığına idari sorumlunun görevlendirileceği, bu şekilde keyfi bir idari uygulamaya gidildiği belirtildi. Bu keyfiyete karşı tüm hekimlerin başvurabileceği, yaklaşık 500 hekimin vekaletnamesinin toplanması sonrasında genelgenin yasa dışı olduğu gerekçesiyle yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’a ay sonuna kadar dava açılabileceği bildirildi ve hekimlere vekaletname vermeleri çağrısı yapıldı.

Daha sonra tartışma ve katkılara geçilerek bilimsel konsey üyelerinin düşünceleri ve sorularına geçildi. Satır başlarıyla eğiticiler aşağıdaki konuları gündeme getirdiler:

•         663 sayılı KHK ile mesleki onurumuzun zedelendiği, geleceğimizin karartıldığı ve eğitim fonksiyonunun yok edildiği,
•         Eğitim sorumlularının kimler olacağının herkes tarafından bilindiği listelerin şimdiden hazır olarak bekletildiği duyumlarının ayyuka çıktığı,
•         Yanlış politik kararlara ve olumsuz uygulamalara karşı tepki göstermenin demokratik bir tutum olduğu ve bundan çekinilmemesi gerektiği,
•         Görüşü ne olursa olsun tüm hekimlerin bu duruma birlikte karşı çıkmasının yaşamsal öneme sahip olduğu,
•         Halkı bilgilendirmenin çok önemli olduğu ve bu amaçla bir kampanya yapılması gerektiği,
•         TTB’nin çalışma barışını bozan, iş ortamına nifak tohumu sokan performans sisteminin uygulamadan kalkması için yasal her türlü yolu acilen denemesi,
•         YÖK’te doçentlik jürileri için iki ayrı listenin olduğu  band sistemi gibi “yandaşların” önce doçent sonra jet bir şekilde “uçan profesör” olarak paraşütle eğitim kurumlarına indiği ve buna karşı mücadele etmenin zamanının geldiği,
•         Küreselleşmeyle bize de sirayet eden neoliberal politikaların her daim çalışanın aleyhinde işlediği, kapitalizmin acımasız yüzünü bu kez sağlık sektöründe göstermeye başladığı ve bu gücün farkında olmadan yapılan mücadelenin boşa kürek çekmek olacağı,
•         Uzmanlık eğitiminin sadece adının kaldığı, asistanların bireysel çabalarla, el yordamıyla kendi kendilerini eğittiklerini ve bunun da standart olmadığı ve eğitim sürecinin "şansa" bırakıldığı,
•         TTB'nin izlediği politikalara karşı olmanın önemini yitirdiği, birleşik mücadele etmenin zamanı olduğu,
•         Yeni iletişim teknolojilerini etkin kullanmanın önemli olduğu, sosyal medyanın en etkili şekilde kullanılmasının; haberleşme, haberdar olma, sıcağı sıcağına protesto, karşı gelme ve geniş kitleleri ayağa kaldırma açısından yaşamsal olduğu,
•         Yasal düzenlemelerin tepeden hızlı bir şekilde çıkarıldığı, birincisine tepki vermeye hazırlanırken bir ikincinin hızla çıkarıldığı,
•         Medyayı halkı aydınlatmak için etkin olarak kullanmanın önemli olduğu, halkın anlayacağı dilden, akıcı, anlaşılır ve öz konuşan, konusuna hakim sözcülere ihtiyacımızın olduğu,
•         Yabancı hekimle beraber asistanlığın angaryaya dönüşeceği ve ucuz işgücü olarak kullanılacağı,
•         Bu ve buna benzer toplantılarda gerçeklerle yüzleştikçe umutların azaldığı ve karamsarlığın ve çaresizliğin arttığı,
•         Seçkin bir zümreyken şimdi işcileşme sürecinin yaşandığı,
•         Artık ister profesör ister yeni mezun hekim olsun, gencinden yaşlısına kamuda çalışanından özelde çalışanına aynı gemide yolculuk ettiğinin farkında olduğunu ve bu bilinçle ortak mücadele ve savaşmanın önemli olduğu,
•         Yıllık sağlık harcamasının 70 milyar dolarlara dayandığı, bunun da çok uluslu şirketlerin ağzını sulandırdığı; bu yüzden sağlık kampüslerinin finansmanıyla, kamu özel ortaklığı yöntemiyle giderlerin azaltıldığı, taşeronlaşmanın yaygınlaştırıldığı, niteliğin yok sayıldığı, güvencesizliğin dayatıldığı, acımasız sömürü sisteminin sağlık alanına getirilmek istendiği,
•         Hastanelere her gün 30 bine yakın hasta ve hasta yakını geldiği, bunların potansiyel müşteri olarak değerlendirilip, AKM gibi kar eden kuruluşlara çevrilmeye çalışıldığını,
•         İstanbul’daki kamu hastanelerinin yıllık cirosunun 10 milyar lirayı bulduğu, bu parayı artık tek bir CEO’nun yöneteceği ve bunun da büyük bir güç odağına dönüşeceği, tatlı kârın ise yandaş özel sermayenin şimdiden ağzını sulandırdığı,
•         Meslek örgütlerinin siyaset üstü hareket etmesinin tüm görüşleri aynı çatı altına toplamada etkili olacağı,
•         Beyaz önlükleri giyerek Ankara’ya “UZUN YÜRÜYÜŞ” yapılmasının çok etkili olacağı,
•         Hekimlerin 663 sayılı KHK hakkında bilgilerinin az olduğu ve bilgilendirme toplantılarının artırılması gerektiği,
•         Sadece özlük hakları değil hekimlik mesleğinin de elimizden alınmaya çalışıldığının anlatılması gerektiği,
•         Şeflere karşı öfke duyan uzman ve asistanların buna benzer toplantıları “koltuk kaybetme” korkusuyla yapıldığı şeklinde yorumladığı, haklı yanları olsa da olaya böyle bakmanın doğru olmadığı toplu mücadele için bir araya gelerek ortak paydada buluşmanın önemli olduğu,
•         Alo 184 hattı şiddet çığırtkanlığı yaptığı için kaldırılması için girişimde bulunulması gerektiği,
•         Artık yolun sonuna gelindiği, iş işten geçtikten sonra şikayet etmenin anlamsız olduğu, artık eylem zamanı olduğu ve arda kalan barutu tüketmeden acil olarak mücadele etmek gerektiği,
 
Sorular üzerine İTO Hukuk Danışmanı Av. Meriç Eyüboğlu yeniden söz alarak sağlıkta yaşanan dönüşümün adım adım geldiğini ve atılan tüm adımların hekimleri seçeneksiz bırakmaya yönelik olduğunu, hekimlerin kıstırıldığını ve buradan çıkış için hukuk yollarının azaldığını ve çarenin kararlı, ısrarlı ve uzun soluklu bir mücadele olduğunu belirtti. Ayrıca Sağlık Bakanlığı-OHSAD protokolüne dikkat çekip, artık özelde çalışanla kamuda çalışan arasındaki ücret farkının kapatılması yönünde mutabakat yapıldığını söyledi. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sonuçlarının daha acı ve yakıcı olacağını ama umutsuzluğa kapılmanın doğru olmadığını, halkın yavaş yavaş olumsuzlukları hissettiğini ve Kamu Hastaneleri Birliği’ne geçişle; katkı payları, GSS primleri ile cepten ödemelerin daha da artacağını ve ekonomik krizle birlikte hak edişlerin de azalacağını ve toplu bir başkaldırı sürecinin yakın olduğunu söyledi. Bu baskıya hiçbir hükümetin sessiz kalmasının mümkün olmadığını, Yunanistan’da hekimlerin yeniden genel greve gittiklerini bizde de bir süresiz GöREV etkinliğinin hükümeti geri adım atmaya zorlayacağını söyledi.

Kapanış konuşması yapan Dr. Aktan ise özlük haklarını talep etmenin meşru bir hak olduğunu, haklı taleplerimizi sonuna kadar dile getireceğimizi, hükümetin anlayacağı dilden mücadele yöntemlerini deneyeceklerini ve önümüzdeki kışın sıcak geçeceğini bildirerek hekimlerin ve sağlık çalışanlarının buna hazır olmaları gerektiğini söyledi.


Bu HABERİ Paylaş!