Ülkemiz Bir Kızamık Salgını İle Karşı Karşıyadır


  • Ocak 29, 2013
  • 8101

İstanbul Tabip Odası, 29 Ocak 2013 tarihinde bir basın toplantısı yaparak, Sağlık Bakanlığı’nı ülkemizde sayısı hızla artan kızamık vakalarıyla ilgili bir açıklama yapmaya ve tedbir almaya çağırdı.
İstanbul Tabip Odası’nda yapılan basın toplantısına İTO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Ümit Şen, İTO Pratisyen Hekimlik Komisyonu’ndan Dr. Naciye Demirel, İTO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Emel Atik katıldı.
Salgının iyi yönetilmesi için toplumun bilgilendirilmesinin esas olduğunu vurgulayan hekimler, şüpheli hastaların izole edilmesi, 6-12 ay arasındaki bebeklerin mutlaka aşılanmasını istedi. Hekimler bulaşıcı hastalıklarda en önemli şeyin “gerçeği görmek ve paylaşmak” olduğuna dikkat çekerek, Bakanlığın “Kızamık salgını yoktur” açıklamasını eleştirdi.

Dr. Naciye Demirel İTO Yönetim Kurulu adına yaptığı basın açıklamasında kızamık hastalığının solunum yoluyla bulaştığını ve ateş, deride döküntü, öksürük, burun akıntısı, halsizlik ve gözde kızarıklık gibi belirtiler gösterdiğini anlattı.
Kızamık aşısı ile aşılanmayan hemen hemen tüm çocukların hastalığa yakalanma riski taşıdığını belirten Demirel hastalığa yakalananların %1-5’inin kızamığa bağlı komplikasyonlar nedeniyle öldüğünü söyledi.

Yoğun çabalar sonucunda kızamık hastalığının toplumdan arındırılması aşamasına gelinmişken son zamanlarda kızamık hastalığının tekrar görülmeye başlamış olmasını endişe verici bulan Demirel, İstanbul Tabip Odası’na İstanbul’da ve Ankara, Adana, Yozgat, Tokat, Samsun, Amasya, Kayseri, Kütahya ve Tekirdağ gibi ülkenin pek çok ilinde kızamık olguları görüldüğüne dair bilgiler ulaştığını bildirdi. Buna rağmen Sağlık Bakanlığı’nın “salgın yok” şeklindeki açıklamasının toplumu yanlış bilgilendirdiğini ifade eden Demirel, bunun toplumun salgın çalışmalarına katılımında en büyük engel olduğunu ifade etti.
Demirel İTO’nun taleplerini şöyle bildirdi: “Salgının kaynağı, vaka sayısı ve özellikleri, yayılımı konusunda Sağlık Bakanlığı'nın daha önceki salgınlarda olduğu gibi verileri/bilgileri açıkça yayınlaması uygun olacaktır. Sağlık Bakanlığı bağımsız bilim insanları, üniversiteler, meslek odaları, uzmanlık dernekleri ile işbirliği yapmalıdır.”
Demirel, sağlıkta dönüşüm programı ve Aile Hekimliği sisteminin kişileri kendi sağlıklarından sorumlu tutarak, koruyucu hizmetleri başvuruya dayalı bir biçime dönüştürdüğünü bu nedenle salgın ürettiğini söyledi.

Aile Hekimliği Sisteminin, tüm verilerin kayıtlı nüfus üzerinden hesaplandığını, oysa kayıt dışı kalan yüzbinlerce kişi bulunduğunu söyleyen Demirel bunun sonuçlarını şöyle anlattı: “Ulaşılamayan kaç bebek ve çocuğun olduğu bilinmemektedir. Özellikle yoksul nüfusun yoğun yaşadığı ilçe ve mahallelerde çok sayıda boş aile hekimliği pozisyonu bulunmakta, birinci basamak sağlık hizmetine en çok ihtiyaç duyan bu kesim açıkça ihmal edilmektedir. Sağlık örgütlenmesindeki bu yapısal sorunlar nedeniyle endişemiz odur ki gelecekte başka hastalıklarla ilişkili salgınlarla da karşılaşabiliriz. Sağlıkta performans  ve aile hekimliği sisteminin koruyucu sağlık hizmetlerine bir darbe olduğu artık görülmeli, bu uygulamalardan derhal  vazgeçilmelidir.
Halkın sağlığının korunması ve salgınların önlenmesi için birinci basamak sağlık hizmetlerinin bölge tabanlı ve topluma dayalı olarak organizasyonu sağlanmalıdır.”

Basın Açıklaması İçin Tıklayınız


Bu HABERİ Paylaş!