ÇAĞRIMIZDIR! ‘’HASTA MAHPUSLAR’’sorununda Hükümet, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, tüm yetkililer, meslektaşlarımız ve halkımıza…


  • Mayıs 24, 2013
  • 2052

İsterdik ki hafızalardan silinmeyen birçok vahşetin, insanlık dışı yaklaşımın uygulama alanı kılınmış; ikincil cezalandırmaların adeta yargı kararlarının önüne geçtiği mahpushaneler yerine evrensel geçerliliği olan izleme mekanizmalarının yapılabildiği cezaevlerinden bahsedelim. “12 Eylül yargılanacak” sözünden bu bağlamda bizim anladığımız ülkemiz mahpushane tarihinde değişmeyen tek şey olan temel insan hak ve özgürlüklerinin önündeki engellerin kaldırılması, bu kurumların ikincil bir cezalandırma olarak “ezaevi” kılınmasından vazgeçilmesidir.

Denebilir ki cezaevi / ezaevi ikileminde engelli en temel hak,  ‘’sağlık hizmetleri’’ sunumuyla ilgili olanlardır.

Bilindiği üzere “cezaevi ve sağlık hizmetleri” sorununa öteden beri insancıl, hak temelli, bilimsel, bütünlüklü bakışla eğilen meslek örgütümüz kalıcı çözümler için hep çaba göstermiştir. Birleşmiş Milletler İstanbul Protokolü olarak anılan “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi için El Kılavuzu” belgesinin hazırlanmasında ve hayata geçirilmesinde TTB’nin katkısı ilk akla gelenler arasındadır.

TTB cezaevlerine dair “insancıl tıp” birikimini toplumla her daim paylaşmış, enerjisini kalıcı çözümler için geleceği bu günden kurmaya odaklamış, gereğinde seksenli yıllarda idam cezasına karşı çıkarken olduğu üzere yargılanmayı göze almıştır. 

F tipi cezaevlerinin inşaat aşamalarında ve devam eden tüm süreçlerde insan sağlığına aykırı olduğunu, inşaatların derhal durdurulması, kapatılması gerektiğini, insanın fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne zarar verdiği görüşünü dile getirmiştir tabipler birliği. Aynen geçmişte E tipi cezaevlerindeki tutumu gibi.

Unutmamalı ki cezaevleri “ötekinin” mekânları değildir. F tipi cezaevlerini inşa edip onay verenler, destekleyenler dâhil herkes bir gün kendileri de oralara düşüp en temel insan haklarının, sağlık hakkının bu koşullarda engellenebileceğini yaşasın istemeyiz.

Tüm bu birikimin ışığında 12 Mayıs 2013 tarihinde ‘’Cezaevinde Sağlık Hizmeti ve Hekimlik’’ Çalıştayı’nın ikincisini İstanbul’da gerçekleştirdik: 

-Hapishaneler ve İnsan Hakları,

-Türkiye Cezaevi İnfaz Sisteminde Sağlık Yapılanması,

-Dünyada Cezaevi ve Hekimlik, Sağlıkta Dönüşüm,

-Cezaevi ve Aile Hekimliği, Cezaevi Hekimliği Mesleki Sertifikasyonu,

-Cezaevlerinde Çalışan Hekim ve Tüm Sağlık Personelinin Çalışma Koşul ve Olanakları,

-Özlük ve Ekonomik Hakları, Tıp Eğitimi ve Cezaevi Hekimliği,

-Uzun Tutukluluk Süreleri ve Sağlık,

-Hasta Mahpuslar Sorunları ve Çözüm Önerileri

Başlıklarını içeren çalıştayımızın kapsamlı raporunu önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacağız.

Sigara başlığında görüldüğü üzere hükümetler arzu ederse çözüm yolunda başarılı olabilmektedir. Başbakan, Sağlık Bakanı ve tüm sorumluları uyarıyoruz; cezaevi süreçlerine bağlı sağlık sorunları gerek mahpuslar gerekse çalışanları için en az obezite ve sigaraya bağlı sağlık sorunları kadar önemli, ölümcül ve bir o kadar önlenebilirdir. Bahsettiğimiz, iki yüz bini aşkın insana dairdir.

Ancak şimdi, bir kez daha ‘’Hasta Mahpuslar’’ meselesinin yaşamsal tehlike arz ettiğini bildirmek isteriz.

Sayıları sadece bir rakam. Onlarca… Yüzlerce… Sessiz duvarların, kör pencerelerin, demir kapıların ardında… Teşhis konmuş ağır, ölümcül, kanser ‘’hasta mahpus’’ isim listelerinde adları duyulan, duyulamayan, duyurulamayan tutuklu ve hükümlüler cezaevi, yargı, bürokrasi, Adli Tıp Kurumunun engebeli yollarında yaşamlarını birer birer yitirmektedirler.

Tekrarlamakta yarar var: F tipi cezaevi tecrit ve izolasyon ortamı, insan ruh ve beden sağlığına aykırıdır. İnsanda bağışıklık sistemini bozar, kanser ve kronik hastalıkların gelişmesini, ilerlemesini kolaylaştırır.

Ve unutulmamalıdır “uzun tutukluluk süreleri işkence ile eş anlamlıdır.”

Kronik, ağır, terminal dönem hastaların;

- Cezaevleri sürecinde geç teşhis ve tedavi almış olması

-Cezaevlerinde uzun süre tutulması

- Sağlık hizmetinden mahrum bırakılması

- Kemoterapinin yol açabileceği olası komplikasyonlar ardından (kemik iliği baskılanması, aplastik anemi, böbrek yetmezliği, kalp krizi vb) sağlık hizmetine ulaşmada gecikme olması

-Tam kür sağlayabilmek için psikolojik / psikiyatrik destekten mahrum bırakılmaları kabul edilemez.

Ağır, kronik, ilerleyici, yaşamsal tehlikesi bulunan tüm mahpus hastaların Ceza  İnfazının Hastalık Nedeni ile Ertelenmesi ve Cumhurbaşkanlığı affı kapsamındaki sorunların acilen çözümü için; hekimlik meslek örgütümüz ve ilgili uzmanlık derneklerimizle birlikte bağımsız adli tıbbi görüş oluşturmak  üzere bu göreve talibiz.
TTB bu konuda deneyimlidir. Unutulmamalıdır ki geçmişte resmi adli raporların çoğunluk görmezden geldiği işkence bulguları tabip odalarının düzenlediği “alternatif adli raporlar” sayesinde belgelenebilmişti.

Bir kez daha belirtiriz ki; Ceza İnfaz sürelerinin ertelenmesinde gecikmelere neden olan, bilimsel tarafsızlığı, güvenilirliği tartışmalı Adli Tıp Kurumu tek karar verici olmaktan çıkartılmalı, Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma, Tıp Fakültesi Hastaneleri, Üniversite Adli Tıp Anabilim Dalı raporları yeterli görülmelidir.

Kanser hastaları gibi özellikli grupların teşhis, tedavi, takip ve karar süreçlerinde, bağımsızlığından şüphe duyulmayacak, sağlık kurulu raporu verme yetkisine haiz Referans Onkoloji Merkezlerince düzenlenmesi gereken raporlar Mahkemelerce esas alınmalıdır. Halen Adli Tıp Kurumu bu ölümcül olabilecek hastalığın karar süreçlerinde gerçeği yansıtabilecek, yeterli akademik, bilimsel, özerk bilirkişilik kurumu değildir.

Yine insancıl hukuka ve tıp etiğine aykırı biçimde Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları arasında keyfi bir şekilde düzenlenmiş,  bugüne kadar sağlık hakkının engellenmesine yol açan “Üçlü Protokol” artık tümüyle kaldırılmalı, ‘‘ İstanbul Protokolü’’ standartları uygulanmalıdır.

Cezaevlerinde sağlığın ve sağlıklılığın korunması önceliklidir.

Tutuklu veya mahkûm, cezaevinde bulunan her bireyin toplumda verilen hizmete eşit sağlık hizmeti alma hakkı vardır.

Uygun cezaevi sağlık birimi ve yapıları oluşturulmalıdır.

Bu birimlerde görev yapan tüm sağlık personelinin, çalışma koşul ve olanakları, özlük ve ekonomik hakları da bu özel hizmete uygun niteliğe kavuşmalıdır.
Tüm bunların ışığında, ‘’Hasta Mahpuslar’’sorununda Hükümeti, Adalet Bakanlığını, Sağlık Bakanlığını ve tüm yetkilileri duyarlı davranmaya, ardı ardına gelen cezaevi yaşantısı ölüm süreçlerini durdurmaya davet ediyoruz.

İSTANBUL TABİP ODASI
İnsan Hakları Komisyonu


Bu HABERİ Paylaş!