Aile Hekimliği Geçiş Dönemi Uzmanlık Eğitimi ve TUK Kararları Tartışıldı
- Ocak 29, 2014
- 4045
Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun (TUK) 3 Ocak 2014 tarihinde ‘Sözleşmeli Aile Hekimlerine Verilecek Uzmanlık Eğitimi’ esaslarını belirleyen kararlarını açıklamasıyla Aile Hekimliği Uzmanlık Eğitimini sürdüren hekimler ile TAHUD üyesi hekimler Odamıza başvurarak TUK kararlarının uzmanlık eğitimi ve çalışma koşulları bakımından kendileri açısından olumsuz sonuçlar yaratacağını, alınan kararları başta uzmanlık eğitimi boyutu olmak üzere tüm yönleriyle odamızda tartışmak istediklerini iletmişlerdir.
Odamız Yönetim Kurulu bu talep doğrultusunda 28 Ocak 2014 Salı akşamı forum formatında bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıya aile hekimi asistanları, TAHUD üyeleri, İSTAHED temsilcisi, aile hekimliği uzmanlık eğitimi öğretim görevlileri, TUK’a TTB adına katılan tek temsilcimiz Prof. Dr. Raşit Tükel, TTB-UDEK Başkanı Prof. Dr. Tunçalp Demir, Oda Başkanımız Prof. Dr. Taner Gören ve Odamızın birinci basamak komisyonlarında çalışan üyelerimiz katıldılar.
Yönetim Kurulu Üyemiz Dr.Fethi Bozçalı’nın yönettiği forumda, toplantıyı talep eden aile hekimliği asistanları TUK kararları sonrasında başlattıkları imza kampanyası hakkında bilgi verdiler ve konuyla ilgili önerilerini paylaştılar.
Yapılan Konuşmalarda aşağıdaki konulara değinildi:
1. Asistan hekimlerin TUS, zorlu asistanlık süreci, mecburi hizmet sonrası Aile Hekimliği Uzmanlığı hakkına sahip oldukları, aynı koşullara tabi tutulmadan aynı haklara sahip olunmasının hekimler arasında eşitsizlik yaratacağı, bu durumda uzmanlık eğitimi sürecinin olumsuz etkileneceği, doğal olarak kimsenin zorlu yolu tercih etmeyeceği, bu disiplinin itibarının zedeleneceği görüşleri savunuldu.
2. Aile hekimliği uzmanlık eğitiminin, tıpta uzmanlık eğitiminde yaşanan sorunları artıracağı, her uzmanlık alanı için tek bir yeterlilik kurulunun, sınavının, standart eğitim programının olması gerektiği, yarı zamanlı veya uzaktan eğitim modelinin doğru olmadığı, ama mesleki eğitimin uzmanlık eğitimi tanımlanması yapılmadığı sürece uygun olacağı görüşü dile getirildi. TUK’ta alınan kararların uygulamada farklı olabileceği, uzmanlık eğitimi programının kağıt üstünde uygulanır hale gelen bir programa dönüşmeye yatkın olduğu anlatıldı.
3.Uzmanlık eğitimlerinin hepsinin yarı zamanlı başladığı, hekimlerin kendi mesleki etkinliklerini sürdürürken bir yandan belirlenmiş mesleki eğitim programlarına katılarak bir geçiş süreciyle bu eğitimlerini tamamlandıklarını bildiğimiz bir çok ülke örneği olduğu, genel pratisyenlerin diğer tıp disiplinlerinden faklı olarak mesleki eğitim programlarının geçiş dönemlerinin farklı olabileceği, uzmanlık terminolojisinin gerekli ve zorunlu olmadığı, birinci basamak alanında çalışan hekimlerin statülerinin birbirine yakın hale getirilmesini amaçlamamız gerektiği, ASM’lerde çalışan pratisyen hekimlerin zaten bu alanda çalışmaya yetkili oldukları ancak bundan sonraki süreçte (2020 yılına dek sürecek) belli bir mesleki eğitim programıyla Aile Hekimliği Uzmanı meslektaşlarıyla birlikte benzer statüde hem Türkiye’de hem de Avrupa Birliği ülkelerinde çalışmalarının mümkün olabileceği, mesleki eğitim programının UEMO tarafından 3yıl olarak belirlendiği, eğitimin en az yarısının sahada ve kendisinin içinden belirlediği eğiticilerden olması gerektiği tanımını yaptığı, halihazırda birinci basamakta çalışan hekimlerin sahada hasta baktığı, yapılandırılmış eğitim programlarıyla ihtiyaçların giderilerek bu geçiş dönemi eğitimlerinin yapılabileceği belirtildi. Yine özellikle aile hekimliği uzmanlık eğitimi gören asistan hekimlerin mezuniyet sonrası mecburi hizmet ile ilgili yakınmalarının haklı olduğu dile getirildi ve TTB’nin mecburi hizmet uygulamalarını doğru bulmadığı, kaldırılmasını talep ettiği hatırlatıldı.
4.Ülkemizde birinci basamak hekimliğinin ayrı bir tıp disiplini olduğu, ancak yaklaşık 80 aile hekimliği anabilim dalı adıyla öğrenci yetiştiren birim olmasına rağmen hala bazı kesimlere bu alanın ayrı bir tıp disiplini olduğunu kabul ettirmede zorlanıldığı, TAHUD’un uzmanlık eğitiminin alan içi eğitimini de kapsaması talebiyle yürüttüğü mücadelenin TUK’a kabul ettirilmesinin yeni olduğu aktarıldı.
5. Tıpta Uzaktan Uzmanlık eğitim modellerinin olduğu İngiltere’den örnek verildi, eğitimin niteliği açısından yeterlilik sınavlarının kritik olduğu, rekabete dayalı uzmanlık eğitiminden korkmamak gerektiği yönünde görüşler dile getirildi.
6.Pratisyen hekimlerin uzmanlık talepleri olmadığı, ancak yıllardır emek verdikleri, yetkinleştikleri alandan koparılacakları, işsiz kalacakları endişesi taşıdıkları, sahanın ihtiyacını yeterince karşılayacak nitelikli mesleki eğitim programlarının ve sonrasında verilecek statünün gönüllük temelinde olması gerektiği, TUS gibi zor şartların bu eğitimlerin önüne konulmaması gerektiği, mesleki yetkinlik konusunda her disiplinde eksiklerin olduğu, bunu gidermenin zor olmadığı görüşleri savunuldu.
7.Hekimler arasında kutuplaşma ve ayrışmaların olmaması gerektiği, Sağlık Bakanlığı’nın tepeden dayattığı politikalara karşı taleplerin ortaklaştırılması, bu tür politikalardan en çok asistan hekimlerin olumsuz etkilendiği, çözümün birlikte mücadeleden geçtiği vurgusu yapıldı.
Toplantı sonunda Oda Başkanımız Prof.Dr.Taner Gören, sağlığın piyasalaştırılması uğruna, nitelikli sağlık hizmeti sunulamadığını, tıp eğitiminin ve uzmanlık eğitiminin niteliğinin giderek düştüğünü, basamaklı sağlık hizmet anlayışının olmadığını, hastaların sorunlarının birinci basamakta çok rahat çözülmesi gerektiğini belirtti ve birinci basamağı ayrıştıran politikalara karşı, hak kayıplarına karşı ortak mücadele yürütmenin önemine değindi.
Konuyla ilgili etkinliklerin sürdürüleceği bilgisiyle toplantı sonlandırıldı.