25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü Basın Açıklaması


  • Kasım 25, 2017
  • 3087

25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde üç kız kardeş askeri diktatörlük tarafından hedef gösterilmelerinin ardından tecavüz edilerek öldürüldüler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1999 yılında bu olaya atıfla 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olarak ilan etti.

Dünya Sağlık Örgütü cinsiyete dayalı şiddeti; kadınlarda fiziksel, cinsel, psikolojik herhangi bir zarar ya da üzüntü doğuran veya bu sonucu doğurmaya yönelik, özel yaşamda veya kamu yaşamında gerçekleşebilen, her türlü davranış, tehdit, baskı veya özgürlüğün keyfi biçimde engellenmesi olarak tanımlamaktadır. 

Ülkemizde her üç kadından birinin fiziksel şiddet gördüğü, hayatı boyunca eşinden en az bir kez fiziksel şiddet görmüş kadınların oranının Türkiye genelinde en az %35 olduğu bilinmektedir. Kocalarından ayrılmış kadınların %78’i fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. Sadece geçtiğimiz Ekim ayında 31 kadın boşanmak istedikleri için kocaları tarafından öldürüldü. 

Kadına yönelik şiddetle mücadele, Türkiye'nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla da devletin öncelikli sorumluluklarından birisi olarak tanımlanmaktadır. Devletin, kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek üzere yasa yapmak, bu yasaların uygulanmasını sağlamak ve denetlemek, kadınların yaşam hakkını korumak, caydırıcı önlemler almak zorunluluğu vardır. Kadın cinayeti davalarında ‘haksız tahrik’ indirimi uygulamalarına bir an önce son verilmelidir. Aile birliğinin sağlanması adı altında kadınları ikinci planda bırakan, kendilerine şiddet uygulayan erkeklerle bir arada yaşamaya zorlayan uzlaştırma girişimleri, kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı artırmaktadır. Olağanüstü hal gerekçe gösterilerek kapatılan kadın danışma/ dayanışma merkezleri açılmalı, yerel yönetimlerin kadın sığınma evi açma sorumluluklarını yerine getirip getirmedikleri denetlenmeli, şiddete maruz kalan kadınların bu merkezlerde uygun koşullarda ve gizlilikleri korunarak kalmaları sağlanmalıdır. Kadınlarla ilgili yasalar yapılırken bu konuda ciddi bir birikim ve deneyimi olan kadın örgütleriyle işbirliğine gidilmelidir. 

Kadına yönelik fiziksel, cinsel, ekonomik, duygusal şiddet, aşağılama, cinsiyetçi şaka ve ifadeler, nesneleştirme kadınların hayatının kontrol altında tutulmasına yol açmakta, özgürleşmesine ve güçlenmesine engel olmaktadır. İlkokul ve ortaöğrenimde ders kitaplarındaki geleneksel cinsiyetçi ifadeler çıkarılmalı, medyada kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran programlara, şiddeti yeniden üreten, kadınları hedef gösteren haber diline son verilmelidir. 

Kadına yönelik şiddet uygulayan erkeklerin ‘hasta’ olduğu yönündeki yaygın inanç sadece kadınlara yönelik şiddeti meşrulaştırmanın biçimlerinden biridir. Cinsel şiddet uygulayan erkeklerin ‘hadım’ edilmesine yönelik yasa bu yanlış inancın bir devamı niteliğindedir. Kadınlara yönelik her türlü şiddeti engellemek için yasal önlemler almak, bu yasaların uygulanmasını ve denetimini sağlamak, şiddet gören kadınların korunmasını ve yaşam hakkını sağlamak, şiddete yol açabilecek her türlü cinsiyetçi söylemi hem eğitimde hem de medyada engellemek şiddeti azaltmanın en etkili yöntemleridir. 

Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmelerinin ve çocuk cinsel istismarının önünü açan müftülere nikah yetkisi veren yasa iptal edilmelidir. Ensest ve cinsel istismar konusunda toplumun farkındalığının artırılması için çalışmalar yapılmalı, ensest ve cinsel istismarın görünür kılınmasına engel olanlar hakkında yaptırım uygulanmalıdır. 

Kadınların sağlık hizmetine daha kolay erişimi sağlanmalı, kadın sağlığının sadece ‘üreme’den ibaret olmadığı unutulmamalıdır. Kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişimi kolaylaştırılmalı, kendi bedenleri konusunda karar alabilmeleri sağlanmalıdır. 

Ülkemizin  2011 yılında imzacısı olduğu BM İstanbul Sözleşmesi’ne uygun olarak ve 6284 sayılı yasa çerçevesinde, şiddet gören kadınlara etkin koruma sağlanmalıdır. Yasal koruma altındaki kişi ve diğer aile bireylerinin kimlik bilgileri veya kimliğini ortaya çıkarabilecek bilgileri, adresleri ile korumanın etkinliği bakımından önem taşıyan diğer bilgilerinin, tüm resmi kayıtlarda gizli tutulması gereklidir. Korunan kadınlar ve çocukların herhangi bir gelir testine tabi tutulmaksızın, genel sağlık sigortalısı sayıldığı unutulmamalıdır.

Şiddet nedeniyle bir kadının yaşamını yitirmesi devletin sorumluluğudur.

İstanbul Tabip Odası
Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu

25 Kasım 2017

 


Bu HABERİ Paylaş!