COVID-19 Sebebiyle Yitirdiğimiz Dr. Şener Karakış ve Dr. Cengiz Aslan İçin Saygı Duruşu


  • Şubat 12, 2021
  • 7374

Covid-19 sebebiyle 31 Ocak 2021 tarihinde kaybettiğimiz meslektaşımız, muayenehane hekimi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Cengiz Aslan ve 5 Şubat 2021 tarihinde kaybettiğimiz meslektaşımız, Özel Bayrampaşa Kolan Hospital Hastanesi’nde görevli İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Şener Karakış için saygı duruşundaydık.

İstanbul Tabip Odası’nın çağrısıyla 11 Şubat 2021, Perşembe günü 13.00’da Özel Bayrampaşa Kolan Hospital Hastanesi önünde gerçekleştirilen saygı duruşu etkinliğine çok sayıda hekim, sağlık çalışanı, çevre esnafı ve vatandaş katıldı.
Törende İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyeleri Dr. Osman Öztürk, Dr. Güray Kılıç ve Dr. Recep Koç, İstanbul Tabip Odası Denetleme Kurulu Üyesi Dr. Nazmi Algan da yer aldı.

Saygı duruşu etkinliği öncesinde İstanbul Tabip Odası heyeti hastaneyi ziyaret ederek yöneticilere ve sağlık çalışanlarına başsağlığı dileklerini iletti.

Törende “Yaşamak ve Yaşatmak İstiyoruz” pankartı ile Dr. Cengiz Aslan ve Dr. Şener Karakış’ın fotoğrafları taşındı.

Açılış konuşmasını yapan Dr. Nazmi Algan şunları söyledi: “Bugün burada maalesef kaybetmiş olduğumuz iki hekim arkadaşımız için toplanmış bulunuyoruz. Covid-19 salgını başladığı günden bu yana 143 hekim arkadaşımızı kaybettik. Bunların 60’dan fazlası İstanbul’daydı. Bildiğiniz gibi salgın başladığından beri İstanbul Tabip Odası olarak; gerekli önlemlerin alınması için, daha net, daha uzun süreli bir tam kapanma için hep çağrıda bulunduk. Ama maalesef bu taleplerimiz çok itibar görmedi ve yaz aylarında biraz hafiflemiş olan pandemi kış aylarıyla birlikte tekrar kabardı ve çok fazla insanımızı, çok fazla vatandaşımızı ve bu arada çok fazla sağlıkçıyı da kaybetmiş olduk. Tüm kayıplarımızı saygıyla anıyoruz. Özellikle son hafta içinde kaybettiğimiz Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Cengiz Aslan ve Özel Bayrampaşa Kolan Hastanesi’nde görevli İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Cengiz Karakış şahsında tüm sağlık emekçileri için hepinizi 1 dakika saygı duruşuna davet ediyorum” dedi.

Daha sonra söz alan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Güray Kılıç, “Bir acı olay için birlikteyiz. Geçen hafta iki meslektaşımızı yitirdik. Bu, şu ana kadar yitirdiğimiz 340 sağlık emekçisi içerisindeki son iki kaybımız. Gün geçmiyor ki yeni sağlık emekçilerinin, hekimlerin kaybını duymayalım. Bildiğiniz gibi son bir yıldır dünyamız ve Türkiye bir afetle, bir küresel salgınla karşı karşıya. Bir virüs adeta tüm dünyayı teslim almış durumda ve bununla baş edebilmek için büyük bir mücadele veriyoruz. Bu mücadelenin en ön saflarında sağlık emekçileri ve hekimler var. Türkiye’de bu çok belirgin bir hale geldi. Türkiye’deki istatistikler şunu gösteriyor ki, sağlık emekçileri toplumdan 14 kat daha fazla bu hastalıkla, daha fazla bulaşla karşı karşıya kalmak durumundalar ve gerçekten özverili mücadele ederek bu salgını göğüslemeye, halkımıza sağlık hizmeti sunmaya çalışıyorlar. Bu, dünyadaki diğer ülkelerden daha fazla belirgin. Diğer ülkelerde sağlıkçı kaybının, hekim kaybının bu kadar fazla olmadığını biliyoruz. Bunun değişik nedenleri var.

Biz İstanbul Tabip Odası olarak, Türk Tabipleri Birliği olarak salgın başladığından bu yana bizi yönetenlere, salgını yönetenlere, iktidara açıkça ifade ediyoruz; öncelikle açık olun, şeffaf olun. Tüm bilgileri bizimle ve toplumla paylaşın. Eğer bunu yaparsanız inandırıcı olursunuz, halkı önlemler konusunda daha rahat ikna edersiniz dedik. Ama bildiğiniz gibi tamamen bilgileri gizleme, çarpıtma üzerine bir politika izlediler ve hala biz durumu tam olarak bilmiyoruz. Ne kadar yurttaşımız bu hastalıkla karşılaştı, ülkenin değişik yerlerinde bu hastalık ne sıklıkta görülüyor, ne kadar yurttaşımızı kaybettik, bunu bile henüz tam olarak bilemiyoruz. Oysa bunlar bilinmeden bir salgını yönetmek mümkün değildir. Biliyorsunuz salgın ülkeyi yönetenlerden, iktidardan kaynaklanan bir şey değil. Ancak bununla ilgili adımlar atmak, çözüm yolları bulmak bizi yönetenlerin görevi.

Şunu söyledik; bu salgını hastanelerde karşılayamazsınız. İnsanlar hasta olduktan sonra yatacakları hastaneler, yoğun bakımlar ayarlayarak, sağlayarak çözemezsiniz. Bunu birinci basamakta çözmek, insanların hastalanmasını engellemek durumundasınız. Bununla beraber yine hastalananlar olursa, hastanelerin kapasitesini aşmayacak şekilde bu durumla baş etmeniz mümkündür dedik. Ama örgütümüzün ifade etmesine, tüm bilim insanlarının ifade etmesine rağmen hala en az 2 haftalık, ama iki kuluçka dönemi olan 4 haftalık tam kapanma gerçekleşmedi. Oysa biliyoruz ki bu salgının kendine özgü bulaşma dinamikleri var. Biliyorsunuz Kasım ayında pik yaptı ve bu dönemde bunu ısrarla dile getirdik fakat gerçekleşmedi. Ona rağmen tüm ısrarlarımızla kısmi önlemler hayata geçirildi ve bu önlemlerin de katkısı oldu ve bir miktar azalma oldu. Ama şimdi anlıyoruz ki salgın tekrar artmaya başlıyor ve bu dönem için yine aynı talebimizi dile getiriyoruz. Özellikle Mart ayında 2 haftalık tam kapanma ve ondan sonra kontrollü ve gerekli önlemleri alarak açılmayı sağlamak gerekiyor, bunun başka yolu yok.

Biliyorsunuz, bir diğer husus da aşılama meselesi. Aşılama, bir bulaşıcı hastalıkta en önemli önleyici yöntem. Ama Türkiye’de maalesef aşılama politikasında ciddi sıkıntılar yaşandığını biliyoruz. Aralık ayında Türkiye’ye geleceği söylenen 50 milyon aşının, Şubat ayının ortalarına geldiğimiz şu günlerde 10 milyonluk kısmının geldiğini ve bunun da hala yaygın olarak yapılmadığını biliyoruz. Sağlık çalışanları için ikinci doz da başlayacak. Bu, salgınla mücadele eden sağlık çalışanları için etkili bir durum oldu. Ama biliyorsunuz salgını söndürebilmek için toplumun büyük bir kısmının %60-70’lik bölümünün çok hızlı bir şekilde aşılanması gerekiyor. Hem kişinin kendini koruması, hem de bulaşın, yayılmanın engellenmesi için. Bu konuda da daha etkin önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesini bekliyoruz.

Son olarak da, bu kadar risk altında, özverili bir şekilde çalışan sağlık çalışanları için bu durumun meslek hastalığı olarak kabul edilmesini bir kez daha dile getiriyoruz. Bu konuda atılmış adımlar var, meslektaşlarımızın kayıpları durumunda ya da bu hastalıktan muzdarip olma durumlarında bir takım tazminatlar daha kolay verilmeye başlandı, bürokratik işlemler azaltıldı. Ama biz bunun mutlaka yasal bir zeminde tartışılmasını, yasal zemine oturtulmasını istiyoruz. Bir takı bürokratların ya da o anlık siyasilerin iyi niyetli bir lütuf gibi sundukları durum değil, bunun bir yasayla düzenlenmesi gerektiğini dile getiriyoruz ısrarla.

Sözlerimi kaybettiğimiz iki meslektaşımız sayın Dr. Cengiz Aslan ve sayın Dr. Şener Karakış’ın anıları önünde saygıyla eğiliyorum diyerek tamamlıyorum” dedi.


Bu HABERİ Paylaş!