İşyeri Hekimleri: ARTIK YETER


  • Eylül 09, 2022
  • 1490

İstanbul Tabip Odası (İTO) İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu ve İşyeri Hekimleri Derneği, 9 Eylül Cuma günü saat 12.30’da İstanbul Tabip Odası Cağaloğlu binasında düzenledikleri bir basın toplantısıyla işyeri hekimlerinin taleplerini kamuoyuna duyurdu.

Toplantıya Türk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu adına Dr. Celal Mestçioğlu, İşyeri Hekimleri Derneği adına Genel Sekreter Dr. Ahmet Tellioğlu, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu adına Genel Sekreter Dr. Ertuğrul Oruç, İstanbul Tabip Odası İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu adına Dr. Osman Öztürk ile Dr. Çağrı Çuhadaroğlu katıldı.

Açılış konuşmasını yapan İTO Yönetim Kurulu Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç; TTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu ve İşyeri Hekimleri Derneği’nin çağrısıyla tüm yurtta tabip odalarında eş zamanlı olarak, işyeri hekimlerinin özlük haklarında ve çalışma koşullarındaki ağırlığa ve işyeri hekimleri ile iş güvenliği uzmanlarının olmazsa olmaz mesleki bağımsızlıklarına dikkat çekmek için basın toplantısı düzenlendiğini söyledi.
Ardından alanda faaliyet gösteren işyeri hekimleri temsilcileri sırayla söz adlılar.

İşyeri Hekimleri Derneği adına söz alan Dr. Ahmet Tellioğlu, 6331 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden bu yana ağır çalışma koşullarıyla, işyeri hekimliğinin ruhuyla bağdaşmayan koşullarda çalışmaya maruz kaldıklarını dile getirdi ve “İşçi sağlığı bir sağlık hizmetidir ve hekimlerce verilir, sağlık kuruluşlarınca ve mesleki bağımsızlığa sahip hekimlerce verilmelidir, özelleştirme adına alana sokulan OSGB’ler işçi sağlığı adına büyük bir ihanetin adımı olmuştur” dedi.

TTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu yürütmesi Dr. Celal Mestçioğlu’nun okuduğu ortak Basın Açıklaması şu şekilde:

ARTIK YETER

Biz işyeri hekimlerinin ücretleri tarihimizin en düşük seviyesine geriledi. Çalışma şartlarımız olağanüstü ağırlaştı ve iş güvencemiz ortadan kalktı. Maaşlarımız düzenli ödenmiyor. SGK primlerimiz OSGB (Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri) şirketleri tarafından eksik yatırılarak geleceğimiz gasp ediliyor. Kullandığımız araç ve akaryakıt harcamaları ile bilgisayar ve internet gibi giderleri kendimiz ödemek zorunda kalıyoruz. İzin hakkımızın kısıtlandığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yerinde ve etkili denetimlerin yapılmadığı, ama en önemlisi de mesleki bağımsızlığımızın her geçen gün erozyona uğratıldığı bir ortamda çalışmaktan yıldık, yorulduk.

340 bin işyerinde görev yapan 14 bine yakın işyeri hekimi olarak sorunlarımızı anlatmaktan yorulduk, artık çözüm istiyoruz!
İş hijyenistleri, ergonomistler, rehabilitasyon uzmanları, epidemiyologlar gibi çalışma arkadaşlarımızla birlikte bugün, işçi sağlığı hizmetlerini nasıl daha güvenli ve sağlıklı hale getirebileceğimizi konuşmayı dilerdik. İşçi sağlığı hizmetlerinin daha nitelikli şekilde yürütüldüğü ülkelerdeki standartlarda olabilecek “işyeri hekimliği uzmanlığı”nı nasıl hayata geçirebileceğimizi konuşmalıydık.
İşyeri hekimliği uzmanlığının şartlarını ve gelecek perspektiflerini konuşmak yerine yoksulluk sınırını zorlayan ücretlerimizi, emeklilikte bile çalışmak zorunda bırakılmamızı, bir işyerinden diğerine, hatta bir ilden diğerine işimize yetişmek için uğraşmamızı, yolda geçirdiğimiz süreleri çalışmadan saymayan bir kâr anlayışını, kiralanan diplomalarla emeğimizin çalınmasını konuşmak zorunda kalıyoruz. Bunun nedeni işçi sağlığını basit bir maliyet unsuru olarak gören ve alanı piyasalaştıran patronlar ve onların temsilcisi siyasi iktidardır.

Bu yaklaşımın son örneğine 15 Eylül 2022 tarihinde -ki medyadan öğreniyoruz- Ankara Ticaret Odası’na bağlı OSGB patronları ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın OSGB’lerin geleceğini konuşacakları toplantının duyurusunda şahit olduk. Bu toplantıya Türk Tabipleri Birliği İşyeri Hekimleri Derneği başta olmak üzere meslek örgütleri ve sendikalar davet bile edilmediler. Toplantıda işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının başka meselesi yokmuş gibi en büyük sorun olarak işyeri hekimlerinin ücretlerini ve çalışan işçi sayısına göre hesaplanan çalışma sürelerinin uzunluğunu görmüşler. Her yıl iş cinayetlerine kurban verdiğimiz binlerce “can” ve onların aileleri; bir türlü tanınmayan, görülemeyen meslek hastalıkları umurlarında bile değil.

Oysa ülkemiz, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da birinci sırada yer almaktadır. Meslek hastalıklarını teşhis edemiyoruz. Çünkü etmek istemiyoruz. Maalesef işçi sağlığı hizmetleri temel bir insan hakkı, sosyal devletin olmazsa olmaz şartı ve işverenlerin mutlak sözleşme borcu olarak değil, basit bir maliyet unsuru olarak görülüyor.

İşçi sağlığı hizmetlerinin koruyucu özünden ve kamusal niteliğinden soyutlanarak var olması düşünülemez. Ancak mevcut ortamda, piyasanın, patronların insafına bırakılmış ve kamusal özünden koparılmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetim görevini dahi yerine getirmemektedir.

On yıl önce yürürlüğe konulan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’yla ne yazık ki işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı, bu işi en düşük maliyetle ‘mış gibi yaparak’ yürütülmesi amaçlanarak işverenlerin insafına terk edilmiştir. İşverenler, işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin temel gücü olan işyeri hekimlerini ve iş güvenliği uzmanlarını OSGB’ler eliyle birer basit maliyet unsuru olarak görüyor ve alandaki sorunların derinleşmesine neden oluyorlar.

Bugün bu sorunların yanında işçi sağlığı alanını gelecekte nelerin beklediğini de konuşmak ve buna uygun politikalar geliştirmek zorundayız. Türkiye’de önümüzdeki on yıllarda çalışan nüfusun değişimine paralel olarak (çalışan nüfusun yaşlanması, kronik hastalıkların çalışan nüfus içinde yaygınlaşması, kadınların çalışma hayatına daha fazla katılımı, göçmen işçiliği, vb.) ortaya daha farklı işçi sağlığı ihtiyaçları ortaya çıkacaktır. Bu duruma hızla ve yetkin şekilde yanıt verebilecek, yeni iş yapma teknikleri ve organizasyonlarından kaynaklanan risklerle mücadele edebilecek, iş ve çalışma ortamlarını çalışanların fiziksel ve zihinsel kapasitelerine uygun hale getirecek bir işçi sağlığı politikasına ve işyeri hekimliği uzmanlık alanına ihtiyaç vardır.

Bir kez daha sesleniyoruz,

*Ücretlerimizi düşürmeyi, işçiye ve iş ortamını düzeltmeye ayırdığımız ve zaten yetersiz olan süreyi kısaltmayı aklınızdan dahi geçirmeyin. Tam aksine hizmet sürelerimizi arttırın,
* Mesleki bağımsızlığımızın, iş güvencemizin, özlük haklarımızın, çalışma koşullarımızın önündeki en büyük engel olan, kaderimizi patronların insafına terk eden politikaların değişmesi için meslek örgütümüz ile görüşerek, işçi sağlığı hizmetinin kamusallığını da göz önünde bulunduracak gerekli düzenlemeleri hayata geçirin,
*Meslek örgütümüz Türk Tabipleri Birliği’nin elinden aldığınız yetkileri iade edin,
Böylece sorunlarımızın çözümü noktasında bir başlangıç yapabilirsiniz. Böyle bir başlangıç biz işyeri hekimlerinin, iş güvenliği uzmanlarının, işyeri hemşirelerinin ve doğal olarak işçilerin yararına olacaktır.

Türk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu
İşyeri Hekimleri Derneği

Basın toplantısının ikinci bölümünde İTO İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu adına Dr. Osman Öztürk ve Dr. Çağrı Çuhadaroğlu söz alarak alandaki sorunları dile getirdiler. Dr. Osman Öztürk İstanbul Tabip Odası olarak OSGB’leri bu alandan çıkarmaya kararlı olduklarını, bu konuda hazırladıkları bilimsel raporu ilerleyen tarihlerde kamuoyu ile paylaşacaklarını duyurdu.

 

 


Bu HABERİ Paylaş!