Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın Davası 29 Aralık 2022’ye Ertelendi: Bize Bugün Bir Kez Daha, Topluma ve Hekimlere Sağlımız İçin, Demokrasi İçin, Daha Çok Mücadele Sözü Vermek Düştü


  • Aralık 24, 2022
  • 535

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın haksız ve hukuksuz bir biçimde tutuklanmasının ardından yargılandığı davanın ilk duruşması 23 Aralık 2022 günü İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde görüldü.

Çağlayan Adliyesi sabahın erken saatlerinden itibaren kolluk kuvvetleri, TOMA araçları ve demir bariyerler ile ablukaya alındı. Engellemeler nedeniyle 8.30’da yapılması planlanan basın açıklaması Çağlayan metro durağı çıkışında yapıldı. Basın açıklamasına TTB Merkez Konseyi ve seçili kurulların üyeleri, tabip odalarının yönetici ve üyeleri; uluslararası hekim ve hak örgütlerinin, emek-meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin yönetici ve temsilcileri; hekimler, insan hakları savunucuları, akademisyenler, aydınlar, yazarlar, gazeteciler ve çok sayıda yurttaş katıldı.

Basın açıklamasında konuşan TTB Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten; sağlık sorunlarına ve yapılan başvurulara karşın Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın Ankara’dan İstanbul’a minibüsle, elleri kelepçeli halde getirilmesine tepki gösterdi. Korur Fincancı’nın serbest bırakılması çağrısını yineleyen Ökten, “İnanıyoruz ki hocamızı bugün beyaz önlüklerimizle karşılayacağız ve hekimlik değerleri, mesleki bağımsızlık ve toplumun sağlık hakkı için mücadelemizi hep beraber sürdüreceğiz” dedi.

*

Basın açıklamasının ardından duruşmanın görüleceği İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geçildi. Duruşma için küçük salon tercih edilmesi nedeniyle çok sayıda kurum temsilcisi salona alınmadı. Avukatların büyük salona geçilmesi talebi ise reddedildi.

Dr. Şebnem Korur Fincancı, duruşma salonuna alkışlar ve “Seni seviyoruz hocam” sesleri eşliğinde girdi. Mahkeme başkanının “sen” diyerek hitap ettiği Korur Fincancı, “Okuduğunuz fakültelerde yıllarca eğitim verdim. Bana ‘sen’ diye hitap etmenizi kabul etmiyorum” yanıtı verdi. 64 yaşında olmasına ve sağlık sorunlarına karşın, insanlık onuruna aykırı bir biçimde 5,5 saat boyunca elleri kelepçeli bir biçimde İstanbul’a getirildiğini aktaran Korur Fincancı, “Ben elinde silah olan birisi değilim. Benim tek silahım kalemim, beynim” diye ekledi.

Dr. Şebnem Korur Fincancı daha sonra savunmasına geçti. Sokrates’in savunmasına gönderme yaparak “Ben bu suçlamaların üzerimdeki etkisini bilemiyorum ama kim olduğumu da unutmadım” diyen Korur Fincancı; kimliğine, mesleğinin ilkelerine ve adli tıbbın gereklerine savcıdan daha fazla hâkim olduğunu, davaya konu görüntülerdeki sözlerinin tıbbi bir ön tanı niteliği taşıdığını, bu bağlamda mesleki sorumluluğuyla ifade özgürlüğünü kullanmasının asla suç olarak tanımlanamayacağını vurguladı. Korur Fincancı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir kamusal entelektüel olarak soru sorma, kamuya hakikat bildirme talebim bilim insanı sorumluluğunun yanı sıra yurttaş olmamın sorumluluğundandır. Hekimlik insana dair, insanlığa karşı suçların karşısında durmaktan, zeytinimize, arımıza sahip çıkmaya, savaşlardan iklim değişikliğine kadar her türden halk sağlığına zarar veren unsurun karşısında durmaktır. Nazım Hikmet’in de dediği gibi; yaşamak ciddi iştir.”

Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın savunmasının tamamı için tıklayın.

Milli Savunma Bakanlığı’nın katılma talebinin reddedilmesinin ardından Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın avukatlarının savunmalarına geçildi.

Av. Gulan Çağın; iktidar eliyle Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya yönelik bir algı operasyonu yürütüldüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı’ndan bakanlara ve basın yayın organlarına uzanan nefret söylemlerinden örnekler veren Çağın, davaya konu olan yayında Korur Fincancı’ya ait olmayan sözlerin suç kapsamına alınmaya çalışıldığına dikkat çekti.

Av. Meriç Eyüboğlu; kimyasal silahlarla ilgili Cenevre Sözleşmesi başta olmak üzere Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere atıf yaparak tutuklama kararının haksız ve hukuksuz olduğunun altını çizdi. Duruşmanın çok sayıda uluslararası heyet tarafından izlendiğini kaydeden Eyüboğlu, Dr. Şebnem Korur Fincancı nezdinde TTB’ye ve tüm topluma mesaj verildiğini belirtti: “Müvekkilim şahsında tüm topluma bir mesaj. İtiraz etmeyin, sesinizi yükseltmeyin deniliyor. Şebnem Hoca kendi uzmanlık alanına ilişkin bilimsel görüşünü dile getirmiştir. AYM ve AİHM kararlarında ifade özgürlüğünün özel biçimi olan akademik-bilimsel özgürlük, daha titizlikle korunmaktadır. Hak kullanımı cezalandırılamaz. Müvekkilimiz bir dakika bile tutuklu kalmamalı.”

Av. Hülya Yıldırım; iddianamede suç niteliğinde bir değerlendirme olmadığını ve “örgüt propagandası” suçunun unsurlarının oluşmadığını, bu nedenle tutukluluk kararının birçok yönden hukuka aykırı olduğunu dile getirdi. Yıldırım, bu haksız kararın bir an önce sonlandırılmasını talep etti.

Savcı ise Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya en üst sınırdan ceza verilmesini ve tutukluluğun devam ettirilmesini istedi.

Duruşmaya bir saat ara verilmesi sonrası Dr. Şebnem Korur Fincancı tekrar söz aldı:

“İnsan hakları savunucuları için hapishanede yapacak çok iş var, bulunmaz nimet. Bir arkadaşım 6 yıl önce tutuklandığımda ‘Devlet, kendi eliyle cezaevine müfettiş tayin etti’ demişti. Gazeteye hapishanedeki mahpusların, çalışanların sorunlarını yazıyorum. Biraz daha uzun süre yazmaya devam ederim. Kaçma şüphesinden bahsetmek akla yatkın değil. Hakkımda soruşturma açılması ve pek çok saldırıya rağmen Almanya'dan döndüm. Dünyanın her yerinde yaşayabilir, adli tıp uzmanı olarak çalışabilir, üniversitelerde ders verebilirim. Ama ben bu topraklarda doğdum, bu halklara borcum var. 100 binden fazla üyesi olan bir meslek örgütünün, TTB'nin başkanıyım ve onlara saygım var. Ben aklımın gücüyle görevlerimi kendim edindim. Devletin verdiği görevleri değil, TTB'li meslektaşlarımın verdiği görevi yaptım.”

Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Av. Veli Küçük, Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın tutukluluğunun hiçbir hukukiliği olmadığını ifade ederken; İnsan Hakları Derneği Eş Başkanı Av. Öztürk Türkdoğan ise iktidarın yargı üzerindeki vesayetinin kaldırılması gerektiğini söyleyip tahliye talebini yineledi.

Av. Meriç Eyüboğlu ise savcının önceden hazırlanmış bir mütalaa okuduğunu, savunmanın hiçbir biçimde dikkate alınmadığını söyledi. Eyüboğlu, “Siyasi baskıya boyun eğmeyin. İstiyoruz ki hukukun hakkaniyeti olduğunu görelim. Öyle bir karar verin ki İstanbul’da hakimler olduğunu görelim” diye konuştu.

Mahkeme, kısa bir aranın ardından tekrar bir araya gelerek Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın tutukluluğunun devamına hükmetti ve davayı 29 Aralık 2022 saat 13.30'a erteledi.

*

Duruşma sonrası Çağlayan Adliyesi önünde bir basın açıklaması daha yapıldı.

Basın açıklamasında duruşmaya ilişkin bir değerlendirme yapan Av. Meriç Eyüboğlu, kararın önceden verilmiş olduğunun altını çizdi. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 12 Aralık 2022 tarihli yazısında “Korur Fincancı’nın tutukluluğunun devam edeceği ve 10 gün içinde yeni duruşma tarihinin verileceği”nin yazıldığına dikkat çeken Eyüboğlu, “Biz bu sonucu öngörüyorduk ama buraya yanılmak isteyerek geldik. Hukuki bütün süreçleri işleterek geldik. ‘Belki bu mahkeme bizi yanıltır’ umuduyla geldik. Ama gördük ki; bu ülkede hakimler yok, bu ülkede hukuk yok. Ne olursa olsun; Şebnem hocamızın dediği gibi, hakikat ve adalet arayışımız bitmeyecek” dedi.

TTB Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten tarafından okunan açıklama ise şöyle:

Bize Bugün Bir Kez Daha, Topluma ve Hekimlere

Sağlımız İçin, Demokrasi İçin,

Daha Çok Mücadele Sözü Vermek Düştü

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve tabip odaları olarak etik-bilimsel temellerle savunduğumuz hekimlik değerleri, halk sağlığını önceleyen çalışmalarımız iktidarlarla birçok kez ters düşebilmiştir. Bu nedenle TTB, onların hedefinde olmuş ve bugün de görülmüştür ki halen olmaya devam etmektedir. Türk Tabipleri Birliği ve tabi ki Türkiye için emek, demokrasi ve sağlık adına zor bir günden daha geçtik. Adaletle asla bağdaşmayacak bir kararla karşı karşıya kaldık. Hukuku bir baskı aracı olarak kullanan siyasi erkler biliyoruz ki, bugüne kadar birçok demokrasi dışı uygulamada olduğu gibi, ileride bu kararı da sahiplenmeyecek ve birbirlerini suçlayacaklar. İdam cezalarına karşı çıkan; bunun için yargılanan TTB Başkanlarımızdan Nusret Fişek’i bizler bugün de gurur ve minnetle anıyoruz; ancak onları yargılayan 12 Eylül darbecilerini kimse ne minnetle ne de gururla anıyor. Hekimliğin ve TTB’nin; yaşam ve sağlık için bizlere ışık tutan onurlu tarihi, bu karanlığı da birlikte aşmamızı sağlayacak. Dün olduğu gibi yarın da iyi ve doğru için; bilim ve etik son sözü söyleyecek.

Şebnem hocamızın tutukluluğundan bu yana da kendisiyle ve TTB ile dayanışmasını her zaman gösteren kurumlarımıza, dostlarımıza teşekkür ediyoruz. En büyük teşekkürü de, siyasi popülizme ödün vermeyip halkın sağlığı için mücadele eden biz hekimlere sahip çıkan, topluma ediyoruz. Dayanışmanın ezilenlerin inceliği olduğunu bir kez daha gördük. Biz hekimler toplumun sadece bir parçasıyız ve biliyoruz ki hepimiz birbirimize muhtacız. Elbet bu örgütlü kötülüklerin sonu gelecek; bu topraklarda barış, umut, emek, sevgi hâkim olacak. Şair Adnan Yücel’in dediği gibi:

“…Saraylar saltanatlar çöker

kan susar bir gün

zulüm biter.

menekşeler de açılır üstümüzde

leylaklar da güler.

bugünlerden geriye,

bir yarına gidenler kalır

bir de yarınlar için direnenler...

Şiirler doğacak kıvamda yine

duygular yeniden yağacak kıvamda.

ve yürek,

imgelerin en ulaşılmaz doruğunda…”

Şebnem hocamız belki bugünlük yanımızda olamadı ama hocamızın “Aynı umutlu ve eylemci iyimserlikle mücadeleye devam…” sözleriyle kendisi üzerine sorumluluk aldığı gibi bizlere de büyük bir sorumluluk yükledi. Bu sorumluluk öncelikle TTB’nindir: Ancak yalnızca bizim değil aynı zamanda gelecek güzel günlere inan tüm emek demokrasi güçlerinindir de…

Bizler susmuyoruz; korkmuyoruz ve birilerine inat, hiçbir yere gitmiyoruz. Güzel günlere olan inancımızla bizleri yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza, kamuoyuna bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi


Bu HABERİ Paylaş!