Ortak Basın Açıklaması: Heybeliada Sanatoryumu Yaşatılmalıdır


  • Eylül 13, 2020
  • 10776

Türkiye’nin ilk verem hastanesi olan Heybeliada Sanatoryumu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmesine karşı sanatoryumun bir sağlık kuruluşu olarak yeniden yapılandırılması, Sağlık Bakanlığı’nın hastaneye sahip çıkması talebiyle ortak bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

İstanbul Tabip Odası (İTO), Türk Toraks Derneği İstanbul Şubesi ve TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu’nca 12 Eylül 2020, Cumartesi günü Heybeliada’da gerçekleştirilen basın açıklamasına çağrıcı kurum yöneticileri, TTB 2. Başkanı Dr. Ali Çerkezoğlu, Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül, sanatoryumun eski çalışanları, Adalar Kent Konseyi, Ada halkı, Validebağ Savunması katıldı.

Heybeliada Sanatoryumu önünde yapılması planlanan basın açıklaması İstanbul Valiliği’nin engellemesiyle karşılaşınca, iskele meydanında gerçekleştirildi.

İTO Temsilciler Kurulu Divan Başkanı Dr. Süheyla Ağkoç yaptığı açılış konuşmasında şunları söyledi: “Toplumun her kesiminden, İstanbul’un her yerinden bugün, İstanbul’un Türkiye’nin sağlık tarihinin en önemli parçalarından, belleğimizin en kıymetli hastanelerinden Heybeliada Sanatoryumu’na ilişkin duyarlılığımızı göstermek ve konunun takipçisi olacağımızı ifade etmek üzere bir araya geldik. Yaşadığımız pandemi sürecinde kamu sağlık kurumlarının ve kamusal sağlık hizmetinin öneminin, herkesin eşit, ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti alabilmesinin son derece yakıcı hissedildiği bugünlerde tarihi bir sağlık tesisinin kuruluş amacı dışında devri, kullanılması kabul edilemez.”

Ardından sırasıyla kurum yöneticileri konuşmalar yaptılar:

Prof. Dr. Pınar Saip (İTO Başkanı): “Bugün burada Heybeliada Sanatoryumu’nun aslına uygun bir şekilde yapılandırılması, sağlık kurumu olarak yaşatılması için toplandık. Açıklamamızı Heybeliada Sanatoryumu’nun önünde yapacaktık ancak Valiliğin dün aldığı bir kararla bu açıklamanın Sanatoryum önünde yapılamayacağı bildirildi. Bu yüzden açıklamamızı İskele Meydanı’nda yapıyoruz ve bu yasaklamayı kınıyoruz. Heybeliada Sanatoryumu bütün halkımız için, bütün ülke için kıymetlidir. Heybeliada Sanatoryumu bizim şiirlerimize, romanlarımıza, filmlerimize, hatıralarımıza sinmiş, verem savaş mücadelesinde simge olmuş bir kurumdur. Bu kurumun yok edilmesine hiçbirimiz seyirci kalamayız. Sağlık amacına uygun bir şekilde değerlendirilmesini istiyoruz. Heybeliada Sanatoryumu’na emek vermiş hekimler ve sağlık çalışanlarının görüşlerini, Ada halkının gereksinimlerini göze alarak buranın en iyi şekilde bir kamu sağlık kurumu olarak değerlendirilmesini talep ediyoruz.”

Prof. Dr. Hasan Bayram (Türk Toraks Derneği Genel Başkanı): “Biz burada mutlu bir haberi paylaşmak ve bundan sonrası için neler yapabileceğimizi konuşmak üzere toplandık. Bu engellemeleri anlamakta zorlanıyoruz. Ortada çekişeceğimiz bir durum yok. Hep beraber bu tesisin, bu tarihin yaşatılması, aslına uygun olarak korunması üzerinde uzlaşarak bir araya geldik. Diyanet İşleri, hükümet yetkilileri gerekli açıklamaları yaptılar. Bu hastane, bu sanatoryum Türkiye’nin tüberkülozla savaş tarihini içeriyor. Göğüs hastalıkları açısından son derece önemli bir oluşum. Biz Türk Toraks Derneği olarak bu yılın başında bir kampanya başlattık. Bu tesisin Ada halkının ihtiyaçları, Türkiye’nin sağlık ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirilmesi talebini dile getirdik, bu talebimiz son derece kabul gördü ve benimsendi. Bundan sonra da sürecin takipçisi olacağız.”

Cevahir Efe Akçelik (TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu): “Bugün bizleri engelleyenler sanatoryumun devrine karşı mücadelemizi durduramayacak. Bu mücadele bütün İstanbulluların mücadelesi. Kamu arazilerinin devrinde temel ihtiyaçların öncelenmesi gerekir. İstanbul’un 8 aylık pandemi sürecinde deneyimlediği en temel ihtiyaç ticari bir gözle bakılmadan sağlık hizmetlerinin kamusal bir şekilde verilmesidir. Türkiye’nin ilk verem hastanesi olan bu tesis, döneminin en modern tesislerinden biri; doğal ventilasyon kurallarına göre yapılmış, geniş tavanlı, dönemin modern hastanelerindendir. Aynı zamanda Çam Limanı’nda bulunması İstanbul’un o dönemde hava kalitesi açısından en uygun yeri olması sebebiyle bilinçli bir tercihtir. Bu hastane aynı zamanda içerisinde bulunan rehabilitasyon merkeziyle, hastalarına tedavi sonrası yaşamlarında da katkı sunan bir kültürel mirastır. Bu mirasın herhangi bir şekilde Sağlık Bakanlığı dışında bir kuruma devri aymazlıktır.”

Prof. Dr. Benan Çağlayan (Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Heybeliada Sanatoryumu eski hekimlerinden): “1984 yılında, Heybeliada Sanatoryumu’nun kapısından ilk kez girdim, 1988 yılında buradan mezun oldum. Heybeliada Sanatoryumu bir okuldur; bu okulda benden önce ve benden sonra yüzlerce hekim yetişmiştir ve ülke sathında, gerek verem savaş mücadelesinde, gerekse göğüs hastalıklarının ve göğüs cerrahisinin diğer konularında örnek mücadele vermiş meslektaşlarımızı yetiştirmiştir. Yine o dönemde ülke çapında hizmet veren hemşirelerin birçoğu buradan yetişmiştir. Burası bir okuldur, sadece hekimler ve hemşireler için değil üstelik; yurdun en uzak köşelerinden, 30-35 kiloya düşmüş verem hastalarının bir battaniye içerisinde, hasta yakınlarının sırtında içeriye girdiğini ve oradan yürüyerek çıktığını, çıkarken bir de üstüne üstlük (rehabilitasyon merkezinde) meslek kazanmış olduklarını görmüş biriyim. Cumhuriyet’in gururudur Heybeliada Sanatoryumu. Atatürk’ün emriyle kurulmuştur. Hepimizin bir vefa borcu vardır. Sağlık Bakanı’na Sanatoryuma sahip çıkması için açık bir çağrıda bulunuyorum.”
Türkan Yavuz (SES Anadolu Şubesi): “Hep beraber biriz, Heybeliada Sanatoryumu için buradayız. Heybeliada Sanatoryumu büyük bir tarihtir, kültürel mirasımızdır. Bu mirasa ilk başta Sağlık Bakanlığı’nın bir vefa borcu olmalıdır. Bir sağlık kuruluşu olarak devam etmesi gerekiyor. Yeni hastaneler inşa edilene kadar tarihimizi koruyalım. Pandemi koşullarında yine Heybeliada yaşasın, yine hastalarımıza şifa vermeye devam etsin.”

Yapılan konuşmaların ardından ortak basın açıklaması ise İTO Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu tarafından okundu. Yapılan açıklamada şunlar dile getirildi:
“Cumhuriyetimizin ilk yıllarında çok ciddi bir sağlık sorunu olan tüberküloza karşı verdiğimiz mücadelenin sembol kuruluşu Heybeliada Sanatoryumu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmesi ve gelen tepkiler sonrası ilgili kurumun “Pandemi hastanesi olarak açılması şartıyla bina ve araziyi Sağlık Bakanlığı’na iade edebilecekleri” yönündeki açıklamasıyla gelişen süreci dikkatle izlemekteyiz (…) Ne yazık ki, 1 Ağustos 2005’te Sağlık Bakanlığı’nın kararı ile hastane kapanmış, hekim ve çalışanların kadroları, hastanenin araç-gereç ve donanımı Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne nakledilmiştir. Türk Toraks Derneği ile ilgili odalar ve sivil toplum kurumları Heybeliada Sanatoryumu’nun geleceği konusundaki gelişmelerin her zaman takipçisi olmuş ve 2020 yılı başından itibaren yapılan çeşitli açıklamalar, son olarak düzenlenen imza kampanyası ile konu sürekli kamuoyunun gündemine taşınmıştır. Çabalar sonuç vermiş, bu süreçte halkımız ve değerli medya kuruluşlarından gördüğümüz destek haklılığımızı ortaya koymuştur.

Tartışmaların ilk gününden itibaren dile getirdiğimiz gibi Heybeliada Sanatoryumu bir sağlık kuruluşu olarak yeniden yapılandırılmalı ve gerek ada halkının gerekse de ülkemizin sağlık ihtiyaçlarına göre değerlendirilmelidir. Adalar halkının sağlık gereksinimlerine uygun bir sağlık kuruluşu yanında, tüberküloz ve diğer akciğer hastalıkları konusunda araştırma yapılabilecek bir tesis, kronik akciğer hastalıkları için bir rehabilitasyon merkezi vb. gibi amaçlar için organize edilmelidir. Bunların yanında, bu sağlık kompleksi içinde bir Tıp Tarihi ve Tüberküloz Müzesi kurularak tarihi ve kültürel kimliği yaşatılmalıdır.”

Basın metninin tümü için tıklayınız.


Bu HABERİ Paylaş!