“Kara Rapor 2021” yayımlandı


  • Hekim Sözü Eylül-Ekim 2021
  • 664

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de dâhil olduğu 16 kuruluşun oluşturduğu Temiz Hava Hakkı Platformu’nun (THHP) hava kirliliğinin azaltılması, halk sağlığının korunması ve temiz hava hakkının savunulması amacıyla hazırladığı “Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” 30 Eylül 2021 günü çevrimiçi bir basın toplantısı ile yayımlandı.

Kara Rapor 2021’in sunduğu bazı çarpıcı bilgiler şu şekilde:

  • Araştırmalar özellikle PM2.5 ve azot dioksite (NO2) ve ayrıca daha az ölçüde de olsa PM10 kirliliğine hem kısa hem de uzun süreli maruz kalmanın; daha yüksek COVID-19 enfeksiyon ve ölüm oranlarına önemli ölçüde katkıda bulunduğunu göstermektedir.
  • Hava kirliliği, COVID-19 virüsünün vücuda girişini kolaylaştırır. Hava kirliliğinin daha yüksek olduğu bölgelerde COVID-19 vaka sayılarının daha yüksek olduğunu gözlenmiştir.
  • 2020 yılında Türkiye’de yeterli hava kalitesi verisi (yılda %90 gün ve üzeri) elde edilen ölçüm istasyonu sayısı artmış ama TÜİK tarafından ölüm verileri açıklanmadığından, 2020 yılında hava kirliliğinin sağlık etkisi hesaplanamamıştır.
  • 2020 yılında veri kalitesinde iyileşme yaşanmış, yetersiz ölçüm yapılan (%90 ve üzeri gün) istasyon oranı %41’den %16’ya inmiştir.
  • 2020 yılında 9 ilde asgari düzeyde bile (%75 gün ve üzeri) partikül madde (PM10) verisi yoktur.
  • 2020 yılında Türkiye’deki illerin yarısından fazlasında (42 il) kanserojen olan ince partikül madde (PM2.5) seviyesi yeterli düzeyde ölçülmemiştir.
  • 2020 yılında yeterli ölçüm yapılan 175 istasyonun %97,7’sinde yıllık PM10 ortalaması Dünya Sağlık Örgütü kılavuz sınır değerlerinin üzerindedir.
  • 2020 yılında, Türkiye’de PM10 yıllık ortalaması sadece 2 ilde (Bitlis ve Hakkari) DSÖ kılavuz değerlerinin altında ölçülmüştür.
  • 2020 yılında en yüksek PM10 yıllık ortalaması ölçülen Muş ilinde yaşayanlar, 306 gün (yılın %83’ü) kirli hava solumuştur.
  • Uşak’ta 4 ve Şırnak’ta 5 yıldır partikül madde (PM10) seviyesi ile ilgili asgari düzeyde bile ölçüm yapılmamıştır.
  • 2017 yılından beri hava kirliliğine bağlı ölümlerin en çok yaşandığı İstanbul’da, PM10 ortalaması önceki yıllara göre azalmıştır. Fakat; 2019 yılında da kirli olan Mecidiyeköy, Sultangazi, Esenyurt ve Alibeyköy’de DSÖ yıllık kılavuz değerlerinin 3 katından fazla seviyelerde PM10 kirliliği yaşanmıştır.
  • Ankara Siteler istasyonunun yakınında PM10 ortalaması, Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerlerinin 4 katını aşmıştır.
  • İzmir’deki en kötü hava kalitesi, 2016 yılından beri ölçüm verileri kamuoyu ile paylaşılmayan Aliağa ilçesinde ölçülmüştür.
  • 2017 yılından beri havanın sürekli olarak yüksek derece kirli olduğu illerden birisi olan Kahramanmaraş’ta, 2020 yılında partikül madde kirliliğine dair yeterli veri ölçülememiştir.
  • 5 yıldır Iğdır, Kahramanmaraş, Manisa, Ağrı ve Düzce’de hava kirliliği kronikleşmiştir.
  • Türkiye’de son 10 yılda sıcak hava dalgası sayısı ve süresinde artış olmuştur. İklim değişikliği nedeniyle artan sıcak hava dalgaları, orman yangınlarına neden olabilmektedir.
  • Güncel çalışmalar, çok ince partikül madde yani çapı 2.5 μm’den küçük partiküllere maruz kalmanın astım, kronik tıkayıcı akciğer hastalıkları, akciğer fibrozu, nörodejeneratif hastalıklar ve tip 2 diyabet gibi hastalıklara yakalanma riskini arttırdığını göstermektedir.
  • Dünya Sağlık Örgütü önerdiği kılavuz sınır değerleri aşağıya çektiğini duyurmasına karşılık Türkiye’nin hava kalitesi mevzuatında hala kanserojen olan PM2,5 için yıllık ve günlük sınır değerler belirlenmemiştir.
  • Çevre yatırımlarını tamamlamamış olan kömürlü termik santraller gerekli yatırımlar tamamlanmamasına rağmen geçici izinlerle çalışmaya devam etmektedir.
  • Planlanan sanayi projelerinin izin süreçlerinde sağlık etki değerlendirmesi yapılmamaktadır.
  • Geçtiğimiz yıllarda hava kirliliği ilk defa ‘resmen’ ölüm sebebi kabul edilmiştir.
  • Endonezya, Fransa, Polonya ve İngiltere gibi pek çok ülkede hava kirliliğinin olumsuz sağlık etkileri nedeniyle bireyler tarafından hükümetlere davalar açılmaktadır.


Bu İÇERİĞİ Paylaş!