Şarlatanlık ve tıp-Nergis Erdoğan*


  • Hekim Sözü Eylül-Ekim 2021
  • 4134

Şarlatanlar “doğa bizi iyileştirecek güçlere sahiptir, doğadan gelen bitki ve diğer her şey faydalıdır ve zararsızdır, ilaçlar kimyasaldır, zehirdir, bin bir tür yan etkileri vardır” gibi halkın yaygın inançlarını kullanırlar.

Şarlatanlık “karşısındakini çeşitli yollarla kandıran, dolandıran, çok konuşan, sahtekâr, bilir geçinen kimse” anlamına gelen bir sözcük. Tanımlarda “doktorluk ehliyeti olmadığı halde doktorluk yapan kimse, sahte doktor” anlamları da yer alıyor. Buradan sağlık alanının ve hekimliğin şarlatanlığa uygun bir zemin oluşturduğu anlaşılıyor. Bu açıdan işini güncel bilgi birikimini kullanarak, meslek etiği kurallarına uyarak yapmaya çalışan hekimler açısından, sayıları az da olsa hekimlik yetkisi olanların şarlatanlığı önemli bir sorun.

Hekimlikteki şarlatanlıkta günün bilgi birikimine uygun olmayan, yararsız ve hatta zararlı olabilen, yalancı bilimle süslenmiş iddialar barındıran uygulamalar söz konusudur. Uygulayan bunlara inanabilir veya inanmayabilir. Ancak bir iddia karşısında inanmak bilgiye göre daha zayıf bir kanıttır. Çünkü bilginin özelliklerinden birisi gerekçelendirilebilir olmasıdır.

Mesleki pratiğimizde gerekçelerimiz neye dayanır? Bu noktada geçmişle günümüz arasında çok önemli farklar var. Hastalıkların tanrıların gazabına, kötü ruhlara bağlı olduğuna inanılan İnsanlığın ilk dönemlerinde kabilenin büyücüsüne, şifacılara şarlatan diyebilir miyiz? Birkaç yüzyıl öncesine kadar ellerinde kan almak, kusturmak ve lavman yapmak dışında tedavi olanağı olmayan hekimleri şarlatanlıkla suçlayabilir miyiz? Onlar hastalığa neden olduğuna inandıkları kötü ruhları, safraları hasta insandan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı ve dönemlerinin en gelişkin bilgi düzeyiyle davranıyorlardı.

Ancak günümüze geldiğimizde şarlatanlık tanımı daha kolay ve anlaşılır oldu. Çünkü tanı ve tedavilerimizde elimizdeki en önemli yöntem “bilim” birçok alanda açıklamalar getirebiliyor. Onun desteğiyle yeryüzünden bazı hastalıklar siliniyor, insan yaşamı uzuyor, kalitesi artıyor. İyi kaliteli bilimsel yöntemlerle hangi tedavinin işe yaradığını, hangisinin yaramadığını kestirebiliyoruz.

Ancak ilginç, “her gelişme karşıtını da birlikte geliştirir” ve hem şarlatanlık hem de bunlara inanan insanların sayısı giderek artıyor.   Şarlatanlık çok çeşitli biçimlerde olmakla birlikte çoğu kez Geleneksel Alternatif ve Tamamlayıcı Tıp (GATT) başlığı altında konuşlanıyor.

Şarlatanların özellikleri ve kullandıkları yalancı bilim dilinin özellikleri çok iyi biliniyor. İstanbul Tabip Odası (İTO) 15.01.2019 tarihli basın açıklamasında bunlar on başlık altında özetlenmiş.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2016’da düzenlediği GATT Sempozyumunda GATT başlığı altında yapılan şarlatanlık yöntemleri ayrıntılı biçimde tartışılmış ve kitaplaştırmıştır. Bilimsel kanıt düzeylerine göre hangi GATT uygulamalarının, hangi koşullarda veya tümüyle şarlatanlık olduğu ortaya konmuştur. Örneğin homeopati ile ilgili hiçbir bilimsel kanıt yoktur ve en iyi bilinen şarlatanlık örneklerindendir. 

Bu noktadan sonra sorun, bilimsel kanıt olmayan yöntemlerin nasıl, hangi yollarla ve kimlere pazarlandığını, kimlerin bu yöntemleri benimsemeye yatkın olduklarını anlamak olmalıdır. Ardından hekimlerin, hastaların güvenliğini sağlamak için neler yapabileceğini tartışmaktır. 

İNSANLAR NEDEN ŞARLATANLARA YÖNELİRLER?

Şarlatanlık muhtemelen insanlık tarihi kadar eskidir. Çünkü insanlık, hastalıklar insanın zayıf, yanı ve bu nedenle hekimlik sürünün zayıf halkasını hedefleyen şarlatanlar için verimli bir alan.

İnsanların şarlatanlara yönelmesinin ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik birçok nedeni vardır. Hekimlerle hastalar arasında bilgi açısından bir asimetri vardır. İnsanlarda bu bilginin hekime verdiği güç nedeniyle hem korkuya kadar varan saygı ve hem de bu gerilimden kaynaklanan bir yerme ilişkisi vardır. Edebiyata yansıyan bu durum Moliére’in “Hastalık Hastası” adlı oyunundaki diyaloglarda dile getirilmiştir:

Argan: Sana göre hekimler hiçbir şey bilmiyorlar demek!

Beralde: Hiçbir şey bilmiyorlar diyemem. Çoğu çok iyi edebiyat bilir, Latincenin kibarcasını konuşurlar, tüm hastalıkların Yunanca isimlerini bilirler, ama tedaviye gelince işte onu zerre kadar bilmezler… Hekimlerin tüm dirayet ve hazakatleri (ustalıkları), tumturaklı saçmalıklar savurmakta, göz boyayan herzeler yumurtlamaktadır. …Hiç kimse, hastalıktan ölmez; birçok kişi, kendi elleriyle içtikleri ilâçlara kurban giderler.

Şarlatanlar “doğa bizi iyileştirecek güçlere sahiptir, doğadan gelen bitki ve diğer her şey faydalıdır ve zararsızdır, ilaçlar kimyasaldır, zehirdir, bin bir tür yan etkileri vardır” gibi halkın yaygın inançlarını kullanırlar.

İnsan vücudunun iyileşme gücünün hayranlık verici olduğunu, birçok ilacın kaynağının bitkiler olduğunu hekimler iyi bilir. Ancak, bu bakış abartılarak ilaç düşmanlığına vardırıldığında çok vahim sonuçlar doğurabilmektedir. İlaçla tedavisi olan durumların bitkisel tedavilere yönlendirilmesi sonucu ortaya çıkan trajik olaylar sık sık basına da yansımaktadır. 

Şarlatanlığın bir başka nedeni insanın kesinlik arayışı olabilir. Hekimlik bilimsel veriler doğrultusunda yapılır. Oysa bilimde matematikte olduğu gibi mutlak kesinlik, ispat yoktur. Bilimde mucize, her derde deva yoktur, belli güçteki kanıtlar vardır ve bu kanıtlar yanlışlanabilirdir. Karl Popper’ın ifadesiyle “bilim bataklıkta yürümeye” benzer, sürekli daha derine inersiniz ama hiçbir zaman bastığınız zeminin kesinlikle değişmeyeceğinden emin olamazsınız. Bilim belirsizliğe tahammül etmeyi ve sürekli derinleşmeyi gerektirir. Bu durum hastalık karşısında kesinlik arayan çoğu insan için tedirginlik yaratır. Buna rağmen bilim elimizdeki en önemli ve güvenilir araçtır.

Oysa şarlatanların söyleminde kesin çözümler, mucizeler vardır ve bu insanlar için çok rahatlatıcıdır. Şarlatanların en yaygın savunması, bilimin onları test etmek için uygun bir araç olmadığıdır. Oysa bu doğru değildir, yukarıda sıralananlar bilimsel yöntemlerle bu iddialar yanlışlanabilir. Ancak, bir iddia ne kadar mantıksızsa, herhangi birinin onu test etme olasılığı o kadar azalır ve bu durum şarlatanların lehine çalışır.

Şarlatanlığın sığındığı bir başka durum hastalıkların doğasıyla ilgilidir. Hepimizin bildiği gibi çoğu hastalık kendini sınırlar ve düzelir. Hasta düzeldiğinde şarlatan bunu kendi uygulamasına atfeder, düzelmezse hasta söylediklerine inanmamıştır, söyleneni yapmamıştır, daha kötü bir sonuç ortaya çıktığında ise geç kalınmıştır.

Bunların dışında birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da sosyal devlet kavramının yerini neoliberal politikaların alması, hastalık ve sağlığın toplumsal belirleyicilerinden koparılıp bireysel boyuta indirgenmesi, bireyin sağlığından doğrudan kendisinin sorumlu tutulması ve bireysel çözümler aramaya yönlendirilmesi en önemli nedenler arasındadır. Ayrıca bu politikaların yarattığı sağlık hizmetlerinin dağılımında ve ulaşımında eşitsizlik, bireyselleşen tıbbın medyada bulduğu devasa yerin etkileri sayılabilir.

Hastaların şarlatanca yaklaşımları aramasına neden olan hastalıkların çoğu, kronik veya halk arasında tedavisi yok diye bilinir. Teknoloji ve bilimsel gelişmelere rağmen halen birçok hastalık kısmen veya tümüyle çözümsüzdür.  İnsan yaşamının uzamasıyla bu grup hastalıkların sayısı giderek artmaktadır. Bu durumu abartan şarlatanlar modern tıbbın hiçbir derde deva olmadığı safsatasını yayarak insanlara sahte umutlar verirler. Romatizmal hastalıklar ve kanser türleri bu konuda ön plandaki örneklerdir. Oysa her iki alanda da ciddi gelişmeler vardır.

İnternet ve sosyal medya aracılığıyla iletişim ve bilgiye erişimin olağanüstü hızlanması da şarlatanlık uygulamalarının yaygınlaşmasında rol oynamaktadır.  Doğruluğunu test edemeyecekleri malumatla “bilim buğdayını şarlatanlık samanından” ayıramayan insanlar kolayca istismar edilebilmektedir. 

ŞARLATANLIKTAKİ UYGULAMALARIN ALICISI KİM?

Widder ve arkadaşları yazılarında genel olarak, tipik bir Geleneksel, Alternatif ve Tamamlayıcı Tıp (GATT) kullanıcısını “kadın, orta yaşlı ve üniversite mezunu, sağlık algısı daha düşük ve maneviyat seviyesi daha yüksek, yaşama ve onun anlamı ve kutsalla ilişkisine ilişkin nihai sorulara cevaplar ve anlayış arayan” olarak tarif etmekte.

Bu konuda ne ülkemizde ne de dünyada ciddi araştırma yoktur. GATT yöntemleri yaşa, cinse, ekonomik duruma, eğitim düzeyine ve içinde yaşanan kültüre göre farklılıklar gösterebilir. Örneğin Einterz “The poor need no more charlatans” başlıklı yazısında Afrika’da ürkütücü ve çok yaygın şarlatanlık örneklerinden söz etmekte. Oysa bunlara maruz kalan insanların hiçbir bilimsel çalışma ile profillerinin ve yapılan uygulamaların etkinliğinin araştırıldığına dair bir kayıt yok.

ŞARLATANLIĞIN SÖYLEMİ

VE ÇEKİCİLİĞİ

Ancak Widder ikna edebilmenin üç yönü olan ethos, pathos ve logostan yola çıkarak şarlatanların ikna yöntemlerine ilişkin saptamalar yapıyor, ardından çözüm için önerilerde bulunuyor.

Bu yöntemlerden ethos, konuşmacının güvenilirliği ve otoritesine atıfta bulunur. Çünkü bir argüman, onu yapan kişi güvenilir, yetkili ve erdemli görünüyorsa daha inandırıcıdır. Pathos, bir argümanın duygusal çekiciliğini ifade eder. Logos argümanın “mantıksal kanıtını” ifade eder.

İyi bir argüman için üç yön de gerekirken, duygusal çekicilik akıl yürütme yeteneklerini ve yargıyı etkileme yeteneği ile en güçlü ikna şeklidir. Şarlatanlığın pazarlanmasında akıl yürütmeden çok duyguya hitap edilir ve yalancı bilimle süslenen sözde kanıtlar, bilimsel yöntemden ziyade ethos ve pathos’a dayandırılır. Talk showlarda, sağlık ve magazin dergilerinde, internet veya günlük gazetelerde televizyon kişilikleri veya ünlülerin onaylarıyla insanların kafalarına tekrar tekrar yerleştirilir.

Dünyada mükemmel bir sağlık sistemi olmadığı gibi “modern” hekimliğin de birçok eleştirilecek yönü vardır. Ancak şarlatanların kullandığı metaforlar, tıp dünyasına yönelik eleştirileri abartarak, modern tıbbın ve uygulayıcılarının ahlakına saldırırken tıbbi tedaviyi ikiye böler. Bu ikilemde modern tıp, daha doğal, bütünsel, saf, iyi ve denge odaklı bir gücün aksine teknolojinin soğuk, kopuk, zehirli, kötü ve doğal olmayan, sadece belirli patolojileri tedavi eden gücüdür.

Şarlatanların söyleminde aşılardan antibiyotiğe kadar doğal görülmeyen her şey, büyük ilaç pazarının masum halk pahasına servet biriktirme girişimidir. Sağlık hizmetleri ise tüm hekimlerin teklif verdiği bir tıbbi pazardır. Oysa tüm dünyada GATT milyarlarca dolarlık bir pazar oluşturur.

Hastalar genellikle doktorlarını en iyi tıbbi bilgi kaynağı olarak görürler ve onların tavsiyelerinin iyileşmelerinde en büyük rolü oynadığını düşünürler. Şarlatanlar bir hastanın kendi vücudunu herhangi bir doktordan çok daha iyi tanıdığını öne sürerek daha eşitlikçi bir ilişki sundukları algısı yaratırlar.

Şarlatanlar hekimlerin ellerindeki silahlar gibi gösterdikleri ilaçların tehlikeli olabileceğine ve kullanıcıya geri tepebileceğine, zarar verebileceğine veya düşmandan daha agresif sonuçlara yol açabileceğine dikkat çekerler. Ardından, acının savaşılacak bir şey değil, hastanın hayatında nelerin yanlış olduğuna dair ipucu veren bir haberci ve hediye olduğunu öne sürerler.

Şarlatanlar, modern tıbbın hastayı tamir edilecek bir makine olarak gördüğünü, aşırı tıbbileştirme ve tedavi ile zarar verdiği söylemini yayarlar.  Beden ve ruhun bir bütün olarak, daha geniş bir denge sürecinin parçası olarak görülmesi gerektiğini savunurlar. Bu görüşe göre şifa, yeniden yapılanmadır ve kişinin stres, ilişkiler ve günlük yaşamla başa çıkışını değiştirme şansıdır. Modern tavrı ise nesnel, uzak, istatistiksel ve soğuk olarak resmedilir. Modern tıp da bir hastanın tedavisinin çoğu zaman farklı uzmanlıklar arasında ayrık ve parçalı olmasıyla bu tartışmayı besler.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

İnsanların şarlatanlar tarafından istismar edilmelerinin önüne geçebilmek için öncelikle kimleri, hangi yollarla ikna ettikleri konusunda ciddi araştırmalar yapılmalıdır. Bu yönelimde etkin olan ekonomik, sosyal, kültürel faktörler belirlenmelidir.

 İnsanların kullandıkları GATT uygulamalarını hekimlerinden gizledikleri, hekimlerin de bu konuda bir sorgulama yapmadıkları anlaşılmaktadır. Oysa öykü alırken hastaların GATT uygulamaları yönünden sorgulanmasında yarar vardır. Hatta belli bir yöntemle yapılan bu sorgulama önemli sonuçları olan araştırmalara dönüşebilir. Ayrıca, şarlatanlarca suiistimal edilen insanlara daha yakın ve hoşgörülü olmak sorunu daha yakından tanımamıza olanak sağlayacaktır.

Önümüzdeki yılların getireceği teknolojik gelişmelerin, iş yükümüzün önemli bir kısmını alarak hastalarımıza daha çok zaman ve ilgi gösterebilmemize olanak sağlaması, dostumuz olması da mümkündür ve hekimlerden göremedikleri ilgi nedeniyle şarlatanlara yönelen insanlar açısından da yararlı olacaktır.

Hastaların hepsine şarlatanlığın yaygın olduğu GATT uygulamaları hakkında kanıta dayalı rehber sunulmalıdır. Rehberde bu uygulamalarla ilgili bilimsel kanıtların ne sonuçlara vardığı, hastaların anlayacağı popüler bilim diliyle anlatılmalıdır. 

Hastaya farklı tedavi seçenekleri hakkında bilgi vermek ve kendisi için en uygun tedaviyi seçmeye teşvik etmek, hasta özerkliğine saygı duymayı ve daha eşitlikçi bir ilişki kurmayı sağlar.

Sağlık hizmeti bir ekip işidir ve bu konuda eczacılardan destek alınabilir. Çünkü ülkemizde çoğu kez eczacılar hastaların sağlık danışmanı rolünü üstlenmişlerdir. Eczacılar, reçeteye bağlı olmayan, özellikle bitkisel ürünler konusunda hastaları yan etkilerin görülme sıklığı ve bunların nasıl yönetileceği, hangi tedavilerin daha etkili olduğu ve maliyet hakkında eğitebilir.

Savaş olarak hastalık metaforuna karşı koymanın en kolay yollarından biri, tıp hakkında konuşurken askeri metaforları kullanmaktan kaçınmaktır. Enfeksiyonla mücadele gibi terminolojiyi enfeksiyon tedavisi ile değiştirmek basit bir adım olabilir.

Bilimsel dogmatizme düşmeden “alternatifi olmayan” tıbbı şarlatanlıktan korumanın en etkin yolu, bu uygulamaları bilimsel yöntemlerle test ederek yarar ve zararlarını ortaya koymak ve hastalarımıza elimizden geldiğince yakın olmaktır. 

 

 

KAYNAKLAR

Ceylan, Y. (2015). Doktorluktan Hekimliğe. İstanbul: Tabip Odası

 Einterz E. M. (1992). The poor need no more charlatans. Lancet (London, England), 339(8796), 795–796. https://doi.org/10.1016/0140-6736(92)91908-q

Ernst E. (2010). Winnowing the chaff of charlatanism from the wheat of science. Evidence-based complementary and alternative medicine: eCAM, 7(4), 425–426. https://doi.org/10.1093/ecam/nen089

Gawande, A. (2016). Komplikasyonlar: Bir cerrahın kusurlu bir bilim üzerine notları. İstanbul: Koton kitap.

Jordan G. A. (1917). THE ILLEGAL PRACTITIONER, FAKERS AND CHARLATANS. American journal of public health (New York, N.Y.: 1912), 7(9), 725–732. https://doi.org/10.2105/ajph.7.9.725-a

Modern Tıbba Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği ve Tıbbın Şarlatanlarının 10 Ortak Özelliği SAKIN KANMAYIN, SAĞLIĞINIZDAN OLMAYIN! - Google’da Ara

Morris L. (2009). Şarlatanlığın tarihi. Ayşe Kumrular, Fahri Özdemir (Çev). İstanbul: Kırmızı

Singh M. (2017). The cultural evolution of shamanism. The Behavioral and brain sciences, 41, e66. https://doi.org/10.1017/S0140525X17001893

TIBBİ ŞARLATANLAR 2 – Tekin AkpolatTütüncü S., Etiler N. Tıbbın alternatifi olmaz! Geleneksel alternatif ve Tamamlayıcı tıp

Uygulamaları. Ankara: Türk Tabipleri Birliği

Tıp etiği açısından tıpta şarlatanlık, yasal ve etik yönleriyle Türkiye’de tıbbi malpraktis (aysegulyildirimkaptanoglu.com)

Vineis P. (2004). Evidence-based medicine and ethics: a practical approach. Journal of medical ethics, 30(2), 126–130. https://doi.org/10.1136/jme.2003.007211

Widder, R. M., & Anderson, D. C. (2015). The appeal of medical quackery: a rhetorical analysis. Research in social & administrative pharmacy: RSAP, 11(2), 288–296. https://doi.org/10.1016/j.sapharm.2014.08.001

*Prof. Dr., İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Ana Bilim Dalı


Bu İÇERİĞİ Paylaş!