Vazgeçemeyiz; çünkü İstanbul Sözleşmesi yaşatır! - Selma Güngör*


  • Hekim Sözü Mayıs-Haziran 2022
  • 550

Kadınlar ve kadın örgütleri, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu’nun da içinde olduğu Eşitlik İçin Kadın Platformunu (EŞİK) oluşturarak iki yılı aşan bir süredir mücadele ve direnişlerini sürdürüyor.

 

Biz hekimler hemen her türlü şiddete, doğrudan tanık olanlar dışında en çok tanık olan kesimiz. Adli soruşturmalarda şiddetin yarattığı sonuçları belgeleriz. Sağlıklarından sorumlu olduğumuz ailelerin içinde yaşayan bireylerin yaşadıkları, henüz adli soruşturma konusu olmayan şiddetin de en yakın tanıklarıyız. Bu tanıklığımız bize ailenin bir dayanışma kurumu olmasının yanı sıra baskı ve şiddetin en çok aile içinde, aile adına, aile olmak için uygulandığını; kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+lara yönelik suçların en çok aile içinde ve ailenin katılımıyla işlendiğini göstermektedir.

Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarını korumak ve bunlara yardım etmek için, başta kadınlar olmak üzere tüm insanlığın verdiği mücadele toplumları ve devletleri sorunu çözmek ve şiddeti ortadan kaldırmak üzere pek çok uluslararası sözleşme ile yükümlü hale getirdi. ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ kısa adı İstanbul Sözleşmesi olan sözleşme, şimdiye kadar insan hakları, çocuk hakları ve çocukların istismardan korunması, kadın hakları ve kadınların şiddetten korunması ve LGBTİ+ların hakları ve karşılaştıkları şiddetten korunması, ve yaşanan tüm bu şiddet biçimlerinin ortadan kaldırılması için çıkarılmış pek çok sözleşmenin ışığında ve bu sözleşmelerde eksik bırakılmış yanları bertaraf etmek ve bütünlüklü bir yaklaşım sergilemek hedefiyle hazırlandı. İstanbul’da 11 Mayıs 2011’de imzaya açıldı ve ilk imzalayan ülke Türkiye oldu, oy birliği ile mecliste onaylandı ve sonra bu sözleşmeyi hayata geçirmek için çıkarılan 6284 sayılı yasa ile tüm ilgili kurumlar uyumlu hale getirildi.

Ne yasa, ne sözleşme doğru düzgün uygulanmadı. Kadınlara yönelik şiddet 6284’ün ilk çıktığı yıl dışında eskisi gibi devam etti.   Çocuk kadınlarla evliliği savunan, şiddet uygulayanlara uygulanan yaptırımları aile birliğini bozduğu için reddeden, dolayısıyla kadınların çok erken yaşlardan itibaren savunmasız biçimde erkeğe bağlı yaşamasını savunan, ülke içinde küçük bir azınlığı oluşturan bir grup, başta Macaristan olmak üzere Avrupa’da LGBTİ+lara yönelik şiddet ve ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını savunduğu için İstanbul Sözleşmesine karşı çıkan muhafazakârların argümanını da alarak, İstanbul Sözleşmesine karşı mücadeleye başladılar. Göstermelik atılan imza toplumun çok küçük bir kesimi tarafından yapılan itirazla ülkenin tüm hukuksal sistemi alt üst edilerek, haksız, hukuksuz biçimde bir gece yarısı, 20 Mart2021 tarihinde Cumhurbaşkanının bir kararname ile kendine verdiği yetkiye dayanarak feshedildi. Hak ve özgürlüklerin evrensel niteliği terk edilirken kadınları, çocukları ve LGBTİ+ların hayatlarını cendereye sokan, yok eden, örf ve adetler yeni normlar olarak tekrar dayatıldı.

Ülkemizde hemen hemen tüm kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nin hazırlanmasında ve imzalanmasında emek harcadılar. Sözleşme karşıtı kampanya başladığında da hemen hemen tüm kadın kesimleri kaldırılmasına karşı çıktılar. Kadınlar ve kadın örgütleri, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu’nun da içinde olduğu Eşitlik İçin Kadın Platformunu (EŞİK) oluşturarak iki yılı aşan bir süredir mücadele ve direnişlerini sürdürüyor. Sözleşme hemen tüm kadınların güçlü itirazına rağmen tam da kadınların insan olarak eşit ve hak sahibi varlığının tanınmadığını gösterecek biçimde kaldırıldı. Ama bu yalnız kadınların sorunu değildir. Şiddet, eşitsizlik, yaşam hakkı, potansiyellerine uygun gelişme ve yaşama hakkı yalnızca kadınların ve LGBTİ+ların değil tüm insanlığın sorunudur. Bu nedenle yalnızca kadın hekimler değil, TTB, Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ve Tabip Odaları olarak İstanbul Sözleşmesi’ni savunduk ve hâlâ savunmaya devam ediyoruz. 

TTB ve yüzü aşan kadın örgütü, Baro ve siyasi partiler sözleşmenin iptal edilmesine engellemek için Danıştay’a dava açtık. 28 Nisan’da ilk duruşması yapılan bu davalar 7, 14 ve 23 Haziran’da da görüşülmeye devam edecek.  28 Nisan’daki bu duruşmada dava savcısı iptal etmenin hukuksuzluğunu göstererek iptal edilemeyeceğini savundu. Bine yakın avukat bu duruşmalara katılmak için müdahil oldu. Danıştay tarihinde bir ilk yaşandı; girişte polis şiddetiyle engellenen kadınlar izleyici olarak büyük salona alındı. TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ve TTB avukatları da oradaydı; 7, 14, 23 Haziran’da da Danıştay’da olmaya devam edeceğiz. 

Devam edeceğiz çünkü biz şiddetin ne olduğunu, insana neler yaptığını biliyoruz. Bizim mesleğimizi icra ederken karşılaştığımız şiddet, hem şiddet ediminin yarattığı fiziksel ve ruhsal tüm etkileri deneyimlememizi, hem de bu şiddetin uygulanmasına yol açan koşulları ortaya çıkarmamızı ve ortadan kaldırmak için nelerin yapılması gerektiği üzerine düşünmemizi sağlamıştır. Şiddeti yaratan koşullar ortadan kaldırılmadan, gerçek nedenler ve sebep olanlar cezalandırılmadan, mağdurlarla empati ve dayanışma kurulmadan şiddetin son bulmayacağını biliyoruz. Bir gruba uygulanan şiddet başka gruplara şiddet uygulanmasını kolaylaştırır ve şiddet uygulayan ve şiddeti savunanın gözünde meşrulaştırır. Bu nedenle sağlıkta şiddeti önlemenin en önemli yolunun da toplumda şiddet uygulamayı ortadan kaldırmaktan geçtiğini biliyoruz.

Biz hekimiz. Her öldürülen kadın, cinsel istismara uğrayan her çocuk, açlığa ve nefret cinayetine terk edilen LGBTİ+lar ve ayrımcılığa uğrayan herkes bizim hastamız. Yaşatmak, iyileştirmek için yerine getirdiğimiz mesleğimizin amacına karşı girişilen her şiddet, her ayrımcılık bizim mesleğimizi de değersizleştirmektedir. Mesleğimizin onurunu ancak her türlü şiddete karşı çıkarak koruyabileceğimizi biliyoruz.

Tüm bunlardan dolayı biz EŞİK’te de mahkemede de söylediğimiz gibi  “İstanbul Sözleşmesi’nden de, toplumsal cinsiyet eşitliğinden de, hukukun üstünlüğü ilkesinden de, temel hak ve özgürlüklerimizin esas güvencesi olan mücadelemizden de vazgeçmiyoruz!”

*Dr., Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi


Bu İÇERİĞİ Paylaş!