İstanbul sağlık hizmeti depreme hazır mı?
- Hekim Sözü Temmuz-Aralık 2023
- 126
İstanbul depreminden doğrudan etkilenecek şehirlerin tabip odaları, İstanbul sağlık meslek odaları, uzmanlık dernekleri, sendikalar, meslek odaları ve İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu”, “Sağlık Kurumlarımız Depreme Ne Kadar Dayanıklı” gündemiyle basın toplantısı düzenledi.
12 Aralık 2023, Salı günü İTO’nun Cağaloğlu binasında düzenlenen toplantının açılış konuşmasını İTO Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç yaptı. Dr. Ertuğrul Oruç’un ardından söz alan İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu Genel Koordinatörü Dr. Hasan Oğan şunları söyledi:
“İSTANBUL DEPREMİ YAKIN VE CİDDİ BİR TEHLİKE”
“İstanbul sağlık hizmeti depreme hazır mı? diye bir soruyla başladık. Bu soruyu sormamızın birkaç tane nedeni var; Bunlardan birincisi, İstanbul uluslararası bir mega kent. 18 milyon güncel nüfusuyla, yoğun bir nüfusa sahip bunun yanı sıra plansız, çarpık, sağlıksız bir kentleşme çerçevesinde büyüyor ve birçok yerleşim alanında da yoksul kesimler yoğun bir şekilde yaşıyor. Eski İstanbul çerçevesinde düşündüğümüz zaman itfaiyenin dahi giremediği dar sokaklar bu kentin önemli özellikleri arasında yer alıyor. Üstünde durmamız gereken ikinci nokta da tüm yer bilimciler İstanbul depreminin her an olabileceği konusunda hemfikirler. Ve sürekli bizi, yıllardan beri, son günlerde de daha fazla uyarıyorlar. İstanbul ve bu çerçevede Marmara düzeyinde kalan iller içerisinde bir depremle, 7,5 büyüklüğündeki bir depremle karşı karşıya olduğumuzun altını çiziyorlar. Yani İstanbul depremi yakın ve ciddi bir tehlike. Üçüncüsü de 1999 Marmara depreminde ve 2023 Şubat depremlerinde Türkiye’deki deprem gerçeğinde yaşananlar. Özellikle Kahramanmaraş ve Hatay’da yaşanan gerçekler bizim nelerle karşı karşıya olacağımızın bir göstergesi.”
“SAĞLIK KURUMLARI MUTLAKA GÜÇLENDİRİLMELİ”
İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu Genel Koordinatörlerinden Dr. Betül Yalçıner de beklenen depremin çok büyük bir deprem olduğunu hatırlattı ve olağan koşullarda sağlık hizmeti verirken bile ciddi sorunlar yaşandığının altını çizdi. Dr. Yalçıner açıklaması şöyle:
“Olağan sağlık hizmetini bile yönetmekte zorluk çektiğimiz bir megapolde bu kadar büyük bir deprem olduğunda ne yapacağımız hakkında çok ciddi soru işaretlerimiz var. En önemlisi o gün sağlık hizmeti verecek olan personelin yaşadığı, vazife gördüğü hastanelerin de deprem çok ciddi şekilde etkilenecek olması. Şubat depremleri bize bütün kentlerin yerle bir olabildiği bir durumu hatırlattı. Eğer İstanbul bu şiddette bir depremle karşılaşırsa sağlık hizmetinin çökmesi neredeyse yüksek ihtimalle, bugünden görülebilecek bir şey. Mutlaka bunu değiştirmek üzere şimdiden hazırlanmak gerekiyor. Hastanelerimizi, sağlık kurumlarımızı özellikle birinci basamağı mutlaka güçlendirmemiz gerekiyor ve İstanbul’u belki bölgelere ayırarak ve Aile Sağlığı Merkezlerini kendi mahallelerini gözetecek ilk müdahaleleri yapacak yerler haline getirerek bu örgütlenmeyi mutlaka başarmamız gerekiyor aksi takdirde şubat depreminden çok daha kötü bir manzara le karşı karşı karşıya kalacağız.”
“İSTANBUL DEPREME HAZIR DEĞİL”
İTO Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç’da “İstanbul ili depreme hazır değil. Şubat depremlerinden sonra ki Türkiye’nin yaşadığı en büyük depremlerden biriydi, İstanbul’a dair yetkiliklerin ağzından ‘İstanbul ili depreme hazır değildir’ diye bir söz işitmedik ama verilen demeçlerden uygulamalardan bunun böyle olduğunu açıkça gördük. Depremden hemen sonra Cerrahpaşa’nın ve Haseki Kardiyoloji Enstitüsü’nün kapatılması, pek çok hastanenin kısmen binalarının boşaltılma girişimi ile bir kaos ortamı yaşanmıştı bu da bizim sözümüzün doğruluğunu kanıtlar nitelikte” dedi.
Dr. Oruç, İstanbul Tabip Odası olarak iktidarın bu konuda şeffaf olmasını istediklerini belirtti ve sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Bizim elimizde neredeyse veri yok, örneğin sağlık binalarının durumuyla ilgili veriler başta olmak üzere pek çok veriyi talep edeceğiz. Biz isteriz ki koordineli, planlı şekilde çalışalım devlet kurumlarıyla. İstanbul Tabip Odası ve diğer meslek örgütlerinin görüşleri dinlensin dikkate alınsın ama biz bunu beklemeyeceğiz. Böyle bir adım atılsın atılmasın İTO olarak bu işin altına elimizi koyduk. Yapabileceğimiz tüm eylemleri, çabayı bu konuda vermeye hazırız İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu’nu da bunun için kurduk, bu toplantıyı da bunun için yaptık.”
Basın metnini İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşen Yavru okudu. Açıklamada, doğal bir olay olan depremlerin afete dönüşmesinin o ülkenin sosyal, ekonomik ve politik yapısıyla doğrudan bağlantılı olduğuna vurgu yapıldı.
Açıklamada Şubat 2023 depremlerinin ardından sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan şu tespitlere yer verildi:
Afete müdahaleden sorumlu kamusal kurumların 3 – 5 günden önce müdahale etmediği, edemediği, müdahalenin ancak merkezî yerlere yapıldığı, periferdeki yerleşim yerlerine müdahalenin neredeyse ulaşmadığı
İnsanlar yakınlarının cenazelerine ulaşmak için kendileri uğraşmak ve çoğu zamanda özel kurumlardan ücretli hizmet almak zorunda bırakıldığı
Afetzedelerin durumları ile bilgi vermeleri açından hayati önem taşıyan ve kamu sorumluğunda olan iletişim olanaklarının kullanılamadığı ya da kısmen kullanıldığı ve belirli bir süre iletişimin kısıtlandığı
Kamusal sorumlular sivil toplum örgütlerine karşı destek olmaktan çok OHAL durumu kullanılarak engel olmayı tercih ettiği, çoğu zaman STK’lar kendi olanakları ile yardımlarda bulunma yolunu seçmek zorunda bırakıldığı ya da hizmet vermeleri engellendiği
Kamu, yaşamsal temel gereksinimleri (barınma, yemek, hijyen, güvenlik) karşılamada yetersiz ve yavaş kaldığı
Geçici çözümler planlı ve belirli bir standart anlayışına uygun oluşturulmadığından mevcut sorunlara ek sorunlar (su basma, yangın, hijyen) yaratıldığı
Geçici çözümler, geçen süreye rağmen kalıcı çözümler üretilmediğinden kalıcı olma haline dönüştüğü
Enkaz kaldırmanın her haliyle yeni sorunlara neden olduğu, enkazların hızla kaldırılmasının birçok hukuki kanıtın yok olmasına yol açtığı, yaşamını kaybedenlerin bedensel bütünlüğüne gerekli saygı gösterilmediği, gerekli kimlik tespitlerinin yapılamadığı ve hak ihlallerinin gerçekleştiği
Enkazların kaldırma, taşınma ve dökümlerinde hiçbir kurala uyulmadığı, çevre kirliliği yaratıldığı, afetzedelerin ve enkaz kaldırma işinde çalışanların sağlıklarının tehlikeye atıldığı
İnsansızlaştırma ve yardımların dağıtımında politik ayrımcılık uygulandığı, iktidarın toplumun bazı kesimlere karşı yanlı tutum izlediği, yerinden edilmede izlenen mevcut demografik yapıları bozan ayrımcılık yapıldığı gözlemlenmiştir.
Bu süre içerisinde STK’lar çok önemli görevler üstlenmiştir.
Gelişmemiş ülkelerde depremlerin afete yol açtığına dikkat çekilen açıklamada yaklaşan İstanbul depremi şu ifadelerle hatırlatıldı:
İstanbul Depremi Yakın ve Ciddi Tehlike
“1999 Marmara depremi devlet ve toplum tarafından milat kabul edilmiştir. Ancak Şubat 2023 depremleri ile yaşananlar ve yaşanmaya devam edenler, hiçbir şeyin değişmediğini ortaya koymuştur.
Geçen sürede birçok yasal düzenleme yapılmış olsa da bunlar kâğıt üzerinde kalmıştır. Liyakatin gözetilmemesi ve kadrolaşma, oluşturulan ilgili kurumları işlevsiz, yetersiz kılmıştır. Dünya Bankası hibeleri, diğer toplanan yardımlar ve vergilerle ilgili olarak 2011 yılında dönemin maliye bakanı ‘’Alınan vergiler, sağlığımıza, duble yollara, demir yollarına, hava yollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor’’ demiştir. Bu anlayışın bedelini 50.783 insan hayatını kaybederek, 107.703 kişi yaralanarak, yüzbinlerce insan evsiz, işsiz kalarak ödemiştir ve de ödemeye devam etmektedir. Anlayışı dile getiren kişi şu anda da yine maliye bakanlığı görevindedir.
Deprem ve ona bağlı oluşacak afete karşın her türlü önlemin alınması en genel anlamıyla afet yönetiminden devlet ve iktidarlar sorumludur. Bu yükümlülüğün yerine getirilememesi konusunda herhangi bir gerekçe öne sürülemez. Gerekenler yapılmak zorundadır.
Deprem ve afet yönetimi konusunda her türlü sorumluluk devlet ve iktidarlarda da olsa bu toplumun ve bireylerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Çünkü afet yönetiminde sorumluluk yalnızca devlete ve iktidarlara bırakılamayacak kadar önemlidir. Toplum ve bireyler üstlerine düşen sorumlulukları almak, sürecin takipçisi olmak ve gerektiğinde toplumsal gücünü, olanaklarını kullanmak zorundadır.
İstanbul depremi açısından 1999 Marmara depremi ile birlikte Şubat 2023 depremleri mutlaka değerlendirilmelidir. Yaşanan gerçeklerle yüzleşmeden İstanbul depremi kavranamaz.”
İstanbul’un kadim sağlık kurumlarından; Şişli Etfal Hastanesinin taşınması, Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesi’nin bir kısmına Anıtlar Yüksek Kurulu kararına rağmen el konulması, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne bağlı Haseki Kardiyoloji Enstitüsü’nün kapatılması ve Haseki Eğitim Araştırma Hastanesi’nin yıkılmasına değinilen açıklama “ İstanbul ili sağlık hizmeti açısından beklenen depreme karşı hazırlıklı ve dayanıklı değildir. İstanbul ve İstanbul depreminin etkileyeceği diğer illerle ilgili sağlık hizmetine yönelik veriler açık, net ve detaylı değildir. Bu durum toplumda ve sağlık çalışanlarında sağlık hizmetine yönelik belirsizlik ve güvensizlik duygusu oluşturmaktadır. Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlükleri deprem ve sağlık hizmetine ilişkin tüm mevcut verileri belirli aralıklarla kamuoyu ile paylaşmalı, veriler güncel, açık ve kolay ulaşılabilir olmalıdır. Sağlam olmayan mevcut sağlık kurumlarını yerinde dönüştürerek en kısa sürede sağlık hizmeti içerisinde yer almaları sağlanmalıdır. Depreme bağlı ulaşım sorunu da göz önüne alınarak sağlık kurumlarının merkezi yerleşim planlaması yapılmalı ve oluşturulmalıdır. Tüm hastanelerin, Hastane Acil ve Afet Durum Planları (HAP) Şubat 2023 depremleri ışığında yeniden değerlendirilerek özellikle depreme dayanıklılık yönünden incelenmeli ve gereği yapılmalıdır. ASM’lerin hızla depreme dayanıklı güvenli binalarda hizmet vermesi sağlanmalıdır. İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu olarak İstanbul depremi afet yönetim sürecini her aşamada ve her alanda takip edeceğiz, müdahale edeceğiz ve edindiğimiz tüm bilgi ve birikimi kamuoyu ile paylaşacağız” sözleriyle sona erdi.