Türk Hekimleri Birliği
- Hekim Sözü Ocak-Mart 2024
- 804
Salih Aydın / Türk Hekimleri Birliği
Sağlık sisteminde yaşanan sorunların sorumlusu olarak hekimleri göstermekten çekinmeyen siyasi iktidarın temsilcileri ise “Giderlerse gitsinler”, “Doktor efendi dönemi bitti”, “Paracı doktorlar gürültü çıkarıyor” şeklinde kışkırtıcı söylemler ile hasta ile hekimleri karşı karşıya getirmekte, bunun sonucunda sağlıkta şiddet dayanılmaz boyutlara ulaşmaktadır.
Grubunuzu ve kendinizi bize tanıtır mısınız?
Merhaba, ben Salih Aydın. 2003 yılında İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oldum. 2009 senesinde mezun olduğum fakültede Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanlık eğitimimi tamamladım. 2019 yılından bu yana İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalında görev yapmaktayım. Öncelikle Hekim Sözü dergisinde kendimizi, kim olduğumuzu tanıtma fırsatı sunduğunuz için teşekkür ederim.
Türk Hekimleri Birliğini, ailemizi size ve okuyucularımıza tanıtmak benim için de ayrıca bir onur olacak.
Grubumuzu burada, bir röportajda, birkaç kelime ile anlatmak ve tanıtmak elbette yetmeyecektir. Ancak en sade haliyle bizler; mesleğini yaparken diğer tüm meslektaşları gibi her aşamada türlü sorunlarla karşılaşan, işlemeyen sağlık sistemi karşısında yalnız ve rahatsız hisseden, nihayetinde bu rahatsızlık halinin bir araya gelmeye ve eyleme geçmeye zorladığı hekimleriz. Türk Hekimleri Birliğinin, bu isimle, on yıla yakın bir mazisi bulunmakta. Yaklaşık on yıldır Türkiye’nin dört bir köşesinde, her ilinde temsilcilerimiz ve meslektaşlarımızla bir araya gelerek daha iyi şartlarda çalışmanın yollarını arıyor, hep birlikte sorunlarımıza çözüm önerileri üretmeye çalışıyoruz.
Özetle; sorunlarımızı dinleyecek ve ‘’sesimiz’’ olacak, özlük haklarımızı savunacak, temiz ve saygın bir tabip odası hayaliyle yola çıkmış hekimleriz. İstanbul’da da meslektaşlarımızın layık olduğu tabip odasını inşa etmek için 5 Mayıs’ta yapılacak olan seçimlerde adayız.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi biz de meslektaşlarımıza kendinizi Türk hekimlerine emanet edin diyoruz.
Sizce Türkiye sağlık sisteminin ana sorunları neler? Sizin bu sorunlar için çözüm önerileriniz neler? Hekimler özelinde talepleriniz neler? Bu taleplerinizi kamuoyu ile hangi araçları kullanarak paylaşacaksınız? Taleplerinizi Sağlık Bakanlığına ve hükümete nasıl ve hangi araçları kullanarak iletmeyi düşünüyorsunuz?
Sağlık sistemimiz maalesef baştan aşağı sorun. Biz, bugünkü ana sorunlarımızın pek çoğunun miladını 2003 yılına, ‘’Sağlıkta Dönüşüm Programı’’ denilen uygulamalara dayandırıyoruz. Birinci basamağın ve koruyucu sağlık hizmetlerinin işlevsizleştirilmesi, sağlık sisteminin hekim ve hasta dahil tüm unsurlarının çok uluslu küresel şirketlerin sömürüsüne açık hale getirilmesi, performans baskısı dallanıp budaklanarak bugün bulunduğumuz konuma gelmemize sebep olmuştur.
Türkiye’de hekimlik mesleği bir darboğazda, bir çıkmazın eşiğindedir. Her gün yurdumuzun dört bir tarafında meslektaşlarımızın şiddet mağduru olduğunu görüyor; ‘’ mobbing’’ çığlıklarını duyuyor; umudun başka ülkelerde, ‘’gurbette’’ arandığına şahit oluyoruz. Ne yazık ki meslektaşlarımız mutsuz, umutsuz ve hatta insani olmayan şartlarda mesleklerini icra ediyorlar.
Sağlık sistemi günbegün dökülmekte ve bu enkaz omuzlarına terk edilen hekimler acillerde, servislerde, polikliniklerde, ameliyathanelerde sistemin yükü altında ezilmektedir.
Sağlık politikaları ve kışkırtılmış sağlık talebi karşısında, ana akım basın ve medya karşısında, sağlık sisteminin diğer bileşenleri karşısında ve hatta bazen kanunlar karşısında hekimler yalnızlaştırılmıştır.
Önceden belirttiğim gibi, bizim sağlık sistemimizde maalesef sorunları sıralamak hiç zor değil. Ancak ana başlıklar halinde söylemek gerekirse en önemli ve ivedi çözümler gerektiren sorunumuzun sağlıkta şiddet olduğunu düşünüyoruz. 2020 yılındaki ‘’Sağlıkta Şiddet Yasası’’ ve 2022’deki kanun düzenlenmeleri kadük kalmıştır, etkin değildir. Sağlıkta şiddeti önleyememiştir. Bunun haricinde, biz sağlıkta şiddeti cezalandırmanın yanı sıra önüne geçmenin gerektiği kanaatindeyiz. Şiddeti besleyen söylem ve şartları ortadan kaldırmayı hedeflemekteyiz. Bu suretle, İstanbul Tabip Odası bünyesinde ‘’Sağlıkta Şiddeti Önleme Komisyonu’’ kurulacaktır. Beyaz kod uygulaması bugün için yeterli değildir, hekimler beyaz kod süreciyle kelimenin tam anlamıyla ‘’uğraşmak’’ zorundadırlar. İstanbul Tabip Odası bünyesinde ‘’Hukuk Komisyonu’’nu işlevsel hale getirerek sağlıkta şiddet, malpraktis ve idari meseleler ile özel olarak ilgilenmeyi, meslektaşlarımızın bu süreçleri rahat atlatmasını planlıyoruz.
Diğer bir ana başlık tıp ve tıpta uzmanlık eğitiminin sorunlarıdır. Eğitimin niteliğini yitirdiği aşikardır. Üçüncü basamağın en önemli unsurlarından biri olan asistan hekimler uzun çalışma saatleriyle, ‘’mobbing’’ ile, nöbet ertesi izin engelleriyle, kontrolsüz açılan kadrolarla, yetersiz nöbet ücretleriyle karşı karşıya uzmanlık eğitimi almaya çalışmaktadır. Türk Hekimleri Birliği olarak asistan hekimlerin bu sistemin en önemli unsurlarından biri olduğunun bilincindeyiz ve asistan hekimleri yalnız bırakmayacağız. Tıp eğitimi ile ilgili daha elle tutulur bir vaat olarak, oda gelirlerinin en az %15’lik kısmını asistan hekimlerin yurtdışı eğitim desteği ve tıp öğrencisi eğitim bursu fonlarına ayırmayı planlıyoruz.
Yine tıpta uzmanlık eğitiminin niteliği ve branş-spesifik sorunların çözülmesinde branş dernekleri ile iletişimi artırmayı, derneklerden ‘’Tabip Odası Branş Temsilcisi’’ talep etmeyi düşünüyoruz.
Karakter sınırlaması olduğu için diğer ana başlıkları arka arkaya sıralamak durumundayım. Özel sektörde çalışan hekimlere kerhen şirket kurdurulması, muayenehane hekimliğine yönelik keyfi müdahaleler ve sınırlamalar, sağlıkta tanıtım ve reklam yasağının makul bir zeminde olmaması, hekimlerin emeklilik koşulları ve maaş yetersizliği, liyakatsiz ve ehliyetsiz sağlık idarecileri, yan dal uzmanlarının ana dallarında çalışma durumları, hastanelerin fiziki koşulları, yetersiz ekipman ve yardımcı personeller, hekimi hedef tahtası yerine koyan şikayet hatları, işletme muamelesi gören aile sağlık merkezleri, cari gider ödenekleri ve vergi kesintisi hesapları yapmak zorunda kalan aile hekimleri, toplum sağlığını tehdit eden afetlere ve olası İstanbul depremine hazırlıksız olmak gibi birçok çözüm bekleyen sorunumuz mevcut.
Türk Hekimleri Birliği olarak, yukarıda yazdığım tüm başlıklara yönelik çözüm önerilerimizi hazırladık. Tabip odalarının bu sorunları çözmekte başat faktör olduğunu düşünüyoruz. Tabip odaları hekimleri temsiliyet hakkını ideolojik ajandasına kurban etmemeli, hiçbir siyasi görüş ve partinin arka bahçesi olmamalıdır. Ancak bu şekilde kamuoyu oluşturabilir. Hekimlerin, sağlık yöneticilerinin, bakanlığın, hükümetin ve vatandaşın nazarında gündemi yalnızca hekimler olan, ilgisini ve mesaisini hekimlere harcayan, hiçbir efendisi ve sahibi olmayan tabip odasının sözü etkilidir. Tabip odaları yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla, eylemlerle, ziyaretlerle, grevlerle meslektaşlarının hakkını savunmalı ve ‘’kazanım’’ elde etmelidir. Kazanım hedeflemeyen, göstermelik, yalnızca taraf olma ve ‘’birilerine hoş görünme’’ gayesindeki eylemler, amiyane tabirle, hekimlere destek değil köstek olmaktadır.
İşte Türk Hekimleri Birliği böyle bir tabip odası vaat ediyor. Hekimleri bölecek, parçalayacak, itibarını zedeleyecek her tutum ve davranışın karşısında olan, gündemine yalnızca meslektaşlarını alan, efendisi ve sahibi olmayan, temiz, saygın, etkili bir tabip odası.
Cinsiyet kotanız var mı? Kurullarınızda kaç kadın var?
Bir cinsiyet kotamız veya ayrımımız yok. Hastanelerde kadın hekim ve sağlık çalışanlarının yukarıda anlattığımız sorunları daha fazla yaşadığını, şiddete daha fazla maruz kaldığını biliyoruz. Bu durumun aksine temsil makamlarında kadın yöneticilerin sayısı çok az. Kadın meslektaşlarımızın temsil ve idare makamlarında varlığını önemsemekle birlikte aynı zamanda bunun bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Toplumumuzdan kurumlarımıza sirayet eden kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın engellenmesi, kadınların sağlık hizmetlerine erişmedeki zorluklarının aşılması elbette yine kadın hekimlerimiz eliyle olacaktır. Halihazırda başkan adayı haricindeki yönetim kurulu adaylarımızın üçü kadın, üçü erkek. Birliğimizin alt çalışma grupları da benzer şekilde. Bu dengeyi diğer kurullarda da gözetmeye çalışıyoruz.
“Giderlerse gitsinle” sözü için ne düşünüyorsunuz?
Buna tıbbiyeli mücadelesinin tarihinden, yaklaşık yüz yıl öncesinden bir örnekle cevap vereyim. İstanbul’da İngilizlerin fakültelerini işgaline karşı bayrak açan tıbbiyelilerin lideri Hikmet Boran Sivas Kongresine katıldığında manda ve himaye tartışmasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hitaben şunları söyler: ‘’Paşam, temsilcisi olduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklal davamızı başarma yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler, mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsunlar şiddetle red ve takbih ederiz. Farzımuhal manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz.’’
Şimdi, aradan bir asırdan fazla zaman geçtikten sonra dahi bu sözlerdeki inancı, sebatı görebiliyoruz. Biz, Türk Hekimleri, Tıbbiyeli Hikmetlerin mücadelesinin mirasçısıyız. “Giderlerse gitsinler.” sözünü söyleyenler Türk hekimlerini tanımamaktadır. Türk hekimleri kendisine parmak sallayanlara, kapıyı gösterenlere inat güzel yarınlar için mücadelesine devam etmektedir, edecektir.
Ancak şu sorunun da farkına varmak ve gerçekçi çözüm önerileri sunmak elzemdir. Özellikle genç meslektaşlarımız yurtdışında hekimlik fikrine sıcak bakmakta, başka ülkelerde hekimlik yapan meslektaşlarımızın sayısı gitgide artmaktadır. Tıp öğrencileri ve asistan hekimler arasında yapılan anketlerde yurtdışında çalışma düşüncesi olanların oranının %70’lere, bunun için bir çaba sarf edenlerin oranının ise neredeyse %50’lere ulaştığını görüyoruz. Ankete katılanlar motivasyonlar arasında ilk olarak gelecek kaygısını, mevcut çalışma koşullarını, ekonomik durumu ve sağlıkta şiddet gerçeğini belirtiyor.
Bugün bu mesleği icra edenler olarak yarınki meslektaşlarımıza iyi koşullarda hekimlik yapma mücadelesini borçluyuz.
O yüzden biz hiçbir yere gitmiyoruz, buradayız.
Ülkemizde son zamanlarda hacamat, sülük gibi geleneksel tamamlayıcı tıp uygulamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tabip odası seçimleri aday tanıtımı için yapılan bir mülakatın altı ana başlığını temsil eden altı sorudan birisinin bu olmasına şaşırdım. ‘Sağlıkta şiddet yasası hakkında ne düşünüyorsunuz? Yurtdışına hekim göçleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir iş kolu haline gelen malpraktis davaları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?’’ gibi sorular yokken var olan bu pejoratif sorunun muhatabı muhtemelen Türk Hekimleri Birliği değil ama yine de cevap verelim.
Biz aklın ve bilimin ışığında çalışan Türk hekimleriyiz. Sırf geleneksel diye bir tedavi yöntemi makul ve makbul kabul edilemez. Kanıta dayalı tıp gereğince bir tedavi yöntemi bilimsel olarak ortaya konmuş, objektif ve güvenilir olmalıdır. Bu tedaviyi uygulayıcıların bağlı olduğu bir standart, bir lege artis lazımdır. Bu geleneksel yöntemler, modern tıbba yardımcı olması açısından incelenebilir, faydalı olup olmadığı yine bilimsel olarak tartışılabilir. Bunun için Sağlık Bakanlığının da tabip odalarının da ‘’Sağlıkta Geleneksel, Alternatif, Tamamlayıcı Sağlık Uygulamaları’’ başlığı adı altında çalışma grupları mevcut Tabip odalarının takınması gereken tavır bilimsel olmalıdır, anane düşmanlığına ve despotluğa varmamalıdır. Diğer yandan bu uygulamalar yapılacaksa da toplumsal sağlığı tehdit edecek yönde olmaması adına denetlenmelidir.
Seçim çalışmaları için neler yaptınız? Ne kadar bütçe ayırdınız ve kaynağı nedir?
Seçim çalışmaları için meslektaşlarımızla genel olarak yüz yüze konuşmayı, bizzat tanışmayı denedik. Hastane ziyaretleri yaparak tabip odasından beklentilerini dinledik. Onun haricinde sosyal medyanın önemi malum. Sosyal medya üzerinden meslektaşlarımıza ulaşmaya, onlara tabip odalarının önemini anlatmaya ve özellikle odaya üye olmaya davet ettik. Oda üyeliği sürecinin tabip odasına aktif katılıma büyük engel teşkil ettiğini gördük. Tarafınıza ilettiğimiz broşürlerle vaatlerimizi, kim olduğumuzu anlatmaya çalıştık.
Türk Hekimleri Birliği olarak bizim halihazırda bir tabip odası bütçemiz veya herhangi bir vakıf, sendika kaynaklı gelirimiz yok. Seçimlere yönelik ayırdığımız net bir meblağ yok. Seçimlere hazırlanırken ortaya çıkan giderlerimizi Türk Hekimleri Birliğinin diğer üyeleri sayesinde, kendi öz kaynaklarımızla karşılıyoruz.