Benim büyük dostuma…
- Hekim Sözü Temmuz-Eylül 2024
- 123
Selin Seda Taş / Dr., Hayvan Hakları Aktivisti
Özgürlük hangi canlı için vazgeçilebilir? Hangi canlı daracık kafeslerde yumurtaları için ömrünü heba etmek ister? Hangisi en harika barınaklarda bir ömür ister? Hangisi midelerimize girmek üzere hayatından vazgeçer? Nasıl bir yasa katliamdan geçer?
6 yaşlarımda, sadece çocuk olabildiğim o anlarda, dedemin elleriyle hazırladığı salıncakta kendimi sallıyorum. Dost beni bekliyor yanı başımda. Sesleniyorum. Bana bakıyor. Kuyruğu heyecanla sallanırken mutlu oluyoruz ikimiz de saf sevgimizle.
Çiftliğine büyük ırk köpek seçiyor dedem. Kendi yüklediği anlam ve amaçla. Israrla da adlarını Dost koyuyor. Adlarını diyorum; yaşlanıp ölen her bir Dost’tan sonra bahçeye getirdiği her köpeğin adı Dost oluyor çünkü. Oldukça seviyor, oyunlar oynuyor onlarla. Çocuk kalbimle hissediyorum ama bilemiyorum bu sevginin sınırlarının neyle çizildiğini, insanın dostluk anlayışını ve Dost’un yerinin sadece ona biçilen bir kulübe olduğunu.
İnsanların, insan dışı hayvanlara efendi olma hevesi çok eski, bazen inanç bazen kültür zeminine oturtulmaya çalışılmış nafile bir çaba. Kainattaki denge, bir canlının bir diğerine üstünlük sağlamasından, onun yaşamına paha biçmeye veya bir anlam yüklemeye çalışmasından çok daha öte. Zira dünya, bilimi inkâr edenlerle düzleşmiyor, Darwin’in teorisinde türlerin kökenlerinin ilişkisi, olsa olsa bir üstün türe hizmet için var olmak ile açıklanamıyor.
Bugün insan dışı hayvanların da acı hissettikleri ve hazlarının olduğu bilimsel çalışmalar ile açıklığa kavuşmuşken soframızdan, kıyafetlerimize, kozmetik ürünlerimizden spor adı verdiğimiz anlamsız vahşetlere kadar sayısız zulüm insan çıkarları doğrultusunda normalize ediliyor. Varoluş ile başlayan ve yeryüzündeki tek kutsal olan yaşam hakkı, nihayetinde insanların biçtiği anlam ve amaçlarla tüm hayvanların yerini ve yaşamını belirleyerek yok sayılıyor.
Mağaralardan modern hayata süren yolculuğunda kentlere yerleşim sağlayan insanlar, yeryüzünün tek sahibi olmadıkları üzere, birçok hayvanla beraber kentlerde yaşamı paylaşıyor. Her sabah belediyenin işçisini yalnız bırakmayan ve birbirlerinden hiç ayrılmayan Peynir ve Zeytin, sokağın şaşı, uzun tüylü, pek nazlı kedisi Süslü, simidimizden de kedinin mamasından da bir parça almadan gitmeyen martısı ve esnafın dostu Maske isimli köpek aslında mahallenin de hayatın da ta kendisi. Yani tüm canlılar biricik ve saygın hayatlarının tek sahibi. Bu gerçeği yok sayan insanoğlu yarattığı kapital ve endüstriyel sistemleriyle, kendisinden olmayan tüm canlılara saygı ve sorumluluktan çok uzak bir yol çiziyor. Ceplerini markalaştırdıkları pet ticareti ile doldururken diğer cebinde taşıdığı zehirle sokağın sakini olan bu canları öldürüyor. Pek tabii bu üstün tür, diğer türlerin şehir içlerindeki sayılarına ve yerlerine karar vermeye kalkıyor.
Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Veteriner Hekimler Birliği tüm canlılar için sağlıklı yaşamın ortak yaşam paydasında var olduğunu göstermesine rağmen ağaç gölgesinin dahi bulunamadığı, yaptırımları olan yasaları ile refahı sağlanamayan, tüm türlerin yaşamını tehdit eden kapitalist hırslarla sonsuz duvarların örüldüğü sokaklar, ne insanlar ne de hayvanlar için yaşanılabilir oluyor. Ve tüm bunların içerisinde bizler için bugünler, ülkemizde Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile önü açılarak artan toplumsal şiddetin, tüm canlılar üzerindeki vahşetine şahit oluyoruz. Niğde ve Altındağ’da yapılan toplu katliamlarla gözümüzü açtığımız bu vahşet, bilinçli ve sorumluluk sahibi insanlarla, bilim insanlarıyla, hukukçularıyla, veteriner hekimleriyle karşı çıkılsa da sorumlular kör, sağır, dilsiz seyre devam ediyor. Kentleşmiş sokak sakini olan hayvanların öldürülmesi ile yaban hayatının şehirlere sirayet edeceğini, öldürerek yok edilemeyeceklerini açıklayan vakum etkisini, zoonoz hastalıklar açısından oluşan ve devam eden hayvan-insan antikor zincirinin kırılacağını, yani bilimi reddetmek, sorumluluk almayı reddetmekten geçiyor.
Biraz geriye gidip insanlara hayran kaldıkları Titanik’te bir ömürlerini geçirmeyi teklif etseydik? En harika yemekler ve içecekler, mükemmel müzikler, üstelik hareketli bir gemi üzerinde! Özgürlük hangi canlı için vazgeçilebilir? Hangi canlı daracık kafeslerde yumurtaları için ömrünü heba etmek ister? Hangisi en harika barınaklarda bir ömür ister? Hangisi midelerimize girmek üzere hayatından vazgeçer? Nasıl bir yasa katliamdan geçer? Yasa ölümü sunarken sağlıklı ve huzurlu toplumsal yaşam nasıl mümkün olabilir? Sokağında kendi halinde yaşamını sürdüren bir köpek haftalar önce barınağa hapsedilmesinin ardından kurtarılsa da yaşadığı stres ve zorbalık onu kalp krizi geçirerek gencecik yaşında bu hayattan kopardığında artık onu ne geri getirebilir? Sormaktan, sorgulamaktan, direnmekten vazgeçmediğimiz, tüm canlıların hak ettiği, bir diğerinin diğerine değer-paha biçemediği ve yaşam hakkını belirleyemediği bir hayatın bilimle, saygı ve sevgi ile kendi ellerimizle inşa edileceği güzel günlere.