Zengin Mutfağı


  • Hekim Sözü Temmuz-Eylül 2024
  • 233

Cemile Özdemir / Dr., Patoloji Uzmanı

Dramatik tiyatroya aşina seyircinin duygusal bir kırgınlık yaşayıp dağılması yerine toplumsal bir varlık olarak olayın mümkün olduğunca karşısında durmasını hedefine koydu Brecht. Kendi sözleriyle ifade etmek gerekirse, epik tiyatro seyirciyi gözlemci olarak görüp onun aktif bir durumda kalmasını ister*

“Ben aşçıyım, Pehlivan Lütfü derler bana. Eskiden sıkı güreş tutardım. Burada, Kerim Bey’in köşkünde aşçılık yapıyorum… Güzel köşk değil mi? Güzeldir…”

Açılır perde ve güzel geniş bir mutfaktan oluşan sahnede Lütfü Usta adında karakterin seyirciyi sohbetine dahil etmesiyle oyun başlar. Klasik bir tiyatro sahnesinde seyirci gizli tanık iken ve hatta çoğu zaman karakterin gözünden, olayların içinde yaşayan/yolculuk eden/duyumsayan ruh iken, bu oyunda daha en baştan bir şeylerin o alışıldık “yolculuktan” farklı olacağı anlaşılır. Çünkü Lütfü Usta seyirciye dert yanar ve kendi yaşadıklarını “flashback” sahneler ile aktararak seyirciyi oyuna dahil ederek anlatmaya koyulur. Seyirci artık bu olanları pür dikkat izleyecek ve bu hikayenin sonucunda bir karar veren haline gelecektir. Zengin Mutfağı gibi Yeşilçam filmini anımsatan bir ada sahip olan bu oyunun ne gibi bir farkı var sahne üzerinde? Bu yazıda dilim döndüğünce buna değinmeye çalışacağım.

Yazının başında söylemem gerek ki; Şener Şen gibi bir duayeni izliyor olmak heycan verici! Perde açıldığında sahnede büyük ustayı gördüğümüz anda heyecanımızın doruk noktalara ulaştığını tahmin edersiniz. Bununla birlikte çok kısa zaman içinde de seyirci olarak hızlıca alışıyoruz bir zamanların pehlivanı şimdinin 20 yıllık aşçısı Lütfü Usta’yı dinlemeye. Orada kendimize bir tarihi ana tanıklık ettiğimizi hatırlatırız. “Aman! Sakın ha dalıp gitme oyuna” deriz kendimize.

Bir oyunun içinde dalıp gitmek; oyunun karakterine tutunup yolculuk etmek, dramatik tiyatro oyunlarında mümkündür. Dramatik yöntemli bir oyunda, sahneyi de gizli bir birey, dördüncü duvar gibi izledikten sonra oyuncular selama durunca, onları alkışmaya başladığımızda geri döneriz koltuktaki bedenimize. Ve anlarız ki gerçek dünyaya iniş yaptık ama duygular yoğun ve hala canlı… Zengin Mutfağı’nda bu anlattığım türden bir Yeşilçam filmi kurgusunun olmadığını söylemem, altını çizmem gerekiyor. Ki böylece Vasıf Öngören oyunlarına yetmese de biraz değinmiş olacağız.

Elitist, Aristotalesci oyun anlayışının karşısında seyirciyi müdahil ederek temsile dahil etmek; 20. yy ortalarından Bertolt Brecht ‘in epik tiyatro anlayışı ile mümkün oldu. Bir başka deyişle beraberindeki olayların ve olaylar arası katmanların ve hatta günümüz toplumunda olabildiğine gerginleşmiş sınıf çatışmalarına ilişkin karmaşık süreçlerin işleyişinin sahne üzerinde aktarımı epik tiyatronun devrimci yenilikçi yeni kurgu düzeni ile ele alındı. Dramatik tiyatroya aşina seyircinin duygusal bir kırgınlık yaşayıp dağılması yerine toplumsal bir varlık olarak olayın mümkün olduğunca karşısında durmasını hedefine koydu Brecht. Kendi sözleriyle ifade etmek gerekirse, epik tiyatro seyirciyi gözlemci olarak görüp onun aktif bir durumda kalmasını ister.*

Zengin mutfağı yazarı Vasıf Öngören, yolu Brecht tiyatrosu ile kesişmiş ve öğrendiği biçimsel özellikleri Türkiye insanını toplumsal ekonomik politik konumuyla buluşturmayı başarmış, bir tiyatro yöntemini, insanın tüm sıcaklığı ve canlılığıyla yansıtan bir yaklaşımla uygulamış bir tiyatro ustasıdır.  Zengin Mutfağı, konusu 1970’ler Türkiyesi’nde “kavganın dışında kalma” çabası içinde safını şaşıranların öyküsü olarak nitelendiriliyor.** Oyunda iki taraf dikkatimizi çekiyor; sermaye ve emek. Oyun metnini okurken ve de oyunu sahnede izlerken karakterlere dertlenip öfke ve acıma gibi duygular yerine bir gerçeğe yönelen işaret gözümüzün önünde netleşiyor. Oyunun mizahla karışık hikaye aktarım türü, seyirciyi düşünmeye ve toplumsal yarıklanmanın ayrımına vardıracak bir yere odaklandırıyor. Gündelik hayatta eyleme geçirecek somut bir amacın peşine düşürüyor. Epik tiyatronun temsil ettiği metodların farklı yollarını ve renkli karakterlerini, Vasıf Öngeren’in diğer oyunlarında da görmek mümkün.***

Şener Şen’in hem başrol oyunculuğunu hem yönetmenliğini üstlendiği bu oyunda, oyuncu kadrosunun ahenk içinde bir bütün olduklarını görüyoruz. Net duruşları, diksiyon ve tonlamaları ile oyun çok duru bir şekilde akıyor. Bu arada yönetmenliği Şener Şen, Doğu Akal ile birlikte paylaşıyor. Defne Kayalar da yardımcı yönetmen olarak katkısını sunmuş. Şener Şen’in bu oyunu 1988 yılında şehir tiyatrosunda canlandırdığı bilgisini de burada paylaşmış olalım. Bu bilgi yine bir dizi soruyu da akıla getiriyor. 1984 yılında 46 yaşında iken yitirdiğimiz Vasıf Öngören bu oyunu izleyebilmiş olsa ne hissederdi acaba? Yanıtı sizlere bırakmış olalım. Ve son olarak oyuna gitmeden önce metni okumak isteyenlere Mitos Boyut’a uğramalarını tavsiye etmiş olalım. Zira Mitos Boyut’un Türkiye Tiyatrosu’na, oyun yazarları ve oyuncularına verdiği destek tarifsiz kıymetlidir. 

*Epik Tiyatro Bertolt Brecht, Agora Kitaplığı.

**Prof. Dr. Ayşegül Yüksel Vasıf Öngören Tiyatrosu: “Tanıdık” Durumlardan “Yabancılaştırma”ya…yazısından.

***Vasıf Öngören Bütün Oyunları, Mitos Boyut.


Bu İÇERİĞİ Paylaş!