Özel Sağlık Sermayesi Mesleki Haklarımızı Gasbedemedi! Prof. Dr. Mehmet Ümit Ergenoğlu’nun Ailesine Hakları İade Edildi


  • Ekim 21, 2025
  • 226

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ergenoğlu, Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yaptığı sırada COVID-19 hastalığına yakalanarak 15 Mart 2021’de yaşamını yitirmişti. Başta Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından Prof. Dr. Mehmet Ergenoğlu’nun meslek hastalığı nedeniyle vefat ettiği saptanmış ve hak sahibi olan iki kızına aylık bağlanmıştı.

Ancak 20.03.2023 tarihinde SGK Rehberlik ve Teftiş İstanbul 2 No’lu Grup Başkanlığı’nın raporu sebebiyle hak sahiplerine bağlanan gelir kesildi ve geçmişe dönük borç çıkartılarak yapılmış ödemeler de geri alındı. Çünkü Prof. Dr. Ergenoğlu, COVID-19’a maruz kaldığı sırada Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde iki farklı sigorta kapsamında çalıştırılıyordu. Öğretim üyesi olarak 4/a sigortalısı olan Prof. Ergenoğlu, üniversitenin tıp fakültesi hastanesinde “hizmet alımı sözleşmesi” ile 4/b sigortalısı olarak serbest meslek makbuzu keserek çalıştırılıyordu. SGK; hekimin hastanede koronavirüse maruz kaldığı sıradaki çalışmasının 4/b kapsamında olduğu, meslek hastalığı sebebiyle bağlanan gelirin ise 4/a kapsamında ödendiği kabul edilerek aylık bağlanamayacağına karar vermiş oldu.

Oysa bilindiği üzere tıp eğitimi sadece amfilerde ders anlatılarak verilen bir disiplin değildir. Kalp ve Damar Cerrahisi eğitimi tıpkı diğer klinik dallarda olduğu gibi, doğrudan hastanede ve hastalara hizmet sunularak da verilmektedir. Buna karşın Prof. Ergenoğlu’nun görevi ikiye bölünmüş, iki görevin birbiriyle ilişkisi yokmuş gibi değerlendirilmiş ve COVID-19 virüsüyle, öğretim üyesi olarak değil, hekim olarak karşılaştığı gibi mantık dışı bir sonuca ulaşılmıştır. Kaldı ki öyle bile olsa; Prof. Dr. Ergenoğlu’nun hizmet satın alınan bir “taşeron” olmadığı, Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışan bir hekim olduğu ilgili tüm kurumlar tarafından bilinmektedir. 4/b statüsü iş ilişkisinin niteliğini değiştirmediği gibi, hekimin tercihi değil, özel sağlık sermayesinin menfaatleri için uydurulmuş bir çalışma biçimidir.

Meslek odamız bu haksız kararı öğrendiği andan itibaren her türlü girişimde bulunmuştur. Bir yandan konuyu kamuoyunun gündemine taşımış, bir yandan da hak sahipleri adına SGK’ya başvuruda bulunup kararın geri alınması istemiştir. Olumsuz yanıt alınması üzerine Hukuk Büromuz tarafından dava açılmıştır. Nihayetinde Bakırköy 17. İş Mahkemesi tarafından 10.09.2025 tarihinde dava kabul edilmiştir. Kararda;

“Sosyal Güvenlik Müfettişinin raporu incelendiğinde müteveffanın Akademik Personel Sözleşmesi gereğince çalışma yapmaması nedeniyle 4/a kapsamındaki çalışmaları devam ederken Covid-19 virüsüne maruz kalmadığı değerlendirmesi yapılmıştır. Ancak davada dinlenen tıp fakültesi dekanı ve ana bilim dalı başkanı ayrı ayrı müteveffanın akademik çalışma yaptığını, derslere girdiğini beyan etmişlerdir. Yine iş sözleşmesine göre müteveffanın tek görevinin ders vermek olmadığı, bunun dışında da ders vermese dahi, öğrencilerle ilgilenme yükümlülüğünün olduğu, eğitim için verilen görevleri yapması gerektiği görülmüştür. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde müteveffanın ölümüne sebep olan ve Sosyal Güvenlik Kurumu Kurum Sağlık Kurulu raporu gereği meslek hastalığı olarak kabul edilen Covid-19 virüsüne Akademik Personel Sözleşmesi Kapsamında işinin ifası sırasında maruz kaldığı kanaatine varılmış bu nedenle davalı Kurum işleminin iptalinin ve davacılarının kesilen ölüm gelirlerinin devam etmesi gerektiği değerlendirilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.”

denilmiş ve davacıların babaları olan müteveffa Mehmet Ümit Ergenoğlu'nun meslek hastalığından vefatı üzerine bağlanan ölüm aylığının kesilmesi yönünde yapılan kurum işleminin iptali ile kesinti sebebi ile ödenmeyen aylıkların -ödenmeleri gereken tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte- davalı kurumdan tahsiline karar verilmiştir.
Neyse ki mücadelemiz sayesinde yanlış hesap Bağdat’tan dönmüştür. Bu kararla Prof. Dr. Mehmet Ümit Ergenoğlu’nun ailesi ve başta COVID-19 olmak üzere mesleğini icra ederken zarar görmüş tüm hekimler ve sağlık çalışanları kazanmıştır.

İstanbul Tabip Odası olarak, hekimlerin 4/b’li statüyle çalıştırılmasına en başından beridir karşı çıktık. Özel sağlık sermayesinin kârlarını arttırmak için aynı sağlık kurumunun çatısı altında iki farklı hukuk oluşturmasının bedelini meslektaşlarımızın nasıl ödeyebildiğini bu acı vaka bizlere bir kez daha gösterdi. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı, özel sağlık sermayesinin “en yüksek harcama kalemi” olarak gördüğü hekimleri bordrolu (4/a) çalıştırması yerine hiçbir meslekte bir benzeri olmayan şirket kurdurarak çalıştırmasını (4/b) engellemelidir.

Şimdi mahkeme kararının ardından, vicdanları yaralayan haksız bu işlemin sonuçlarının bir an önce ortadan kaldırılmasını ve müteveffa meslektaşımızın kızlarının mağduriyetinin giderilmesini bekliyor; sürecin takipçisi olmaya devam edeceğimizi bilginize sunuyoruz.

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu


Mahkeme kararı için tıklayınız.

 

 


Bu HABERİ Paylaş!