Hiçbir yere gitmiyoruz! Bu topraklarda, iyi hekimlik için mücadeleye devam!-Demokratik Katılım Grubu


  • Hekim Sözü Mart-Nisan 2022
  • 338

Dünyada ve ülkemizde son yaşananlar, sistemin sorunlarına sihirli çözüm olarak sunulan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın geldiği aşama ve bizi sürükledikleri bu ekonomik kriz ortamı, sağlığı tüm bileşenleri ile olumsuz etkiliyor.

Hekimleri, ekip arkadaşlarımız sağlık çalışanlarını ve sağlık hizmet talebinde bulunan yurttaşları etkileyen sağlık politikalarının yalnızca hastalık değil ölüm getirdiği günleri yaşıyoruz.

Gün geçtikçe nüfusu artan İstanbul’da, fiilen çökmüş olan sağlık sisteminin hekimlerin büyük özverisi ve insanüstü emeği ile suni teneffüste yaşatıldığını söylemek mümkün. Hastaların muayene randevusu bulamadığını, bulabildiğinde ise beş dakikada muayene olmaya çalıştığını ve malzeme yetersizliği nedeniyle ameliyat olamadığını hepimiz biliyoruz. Ameliyatların ve girişimsel işlemlerin büyük ölçüde özel sağlık kurumları dışında yapılamadığı; hekim emeği üzerinden kâr eden ama hekimlere maddi ve manevi karşılığını vermeyen bir sistemin içindeyiz. Bu tablonun sorumlusu hükümetin, işin özünü görmezden gelerek sermayeye kaynak aktarmaya devam ettiğini ve “çözümü” her geçen gün daha da kötü şartlarda çalışmaya zorlanan hekimleri hedef göstermekte bulduğunu üzülerek görüyoruz. Ancak, üzülmeye vaktimiz yok; tüm bu çarpık sistemi dayanışmanın ve birlikte mücadele etmenin verdiği güçle değiştireceğiz.

Bizler kamusal sağlık hizmeti mücadelesinde ısrarcıyız. Bu yaklaşımı “demode” bulanlara, dünyanın değiştiğine ve serbest piyasanın egemenliğine biat edenlere söz söylemeye gerek kalmadı. Hayatın öğreticiliği, yaşadığımız zamanın hızı ve çıplak gerçekliği durumu gözler önüne seriyor. Dünyada ve ülkemizde son yaşananlar, sistemin sorunlarına sihirli çözüm olarak sunulan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın geldiği aşama ve bizi sürükledikleri bu ekonomik kriz ortamı, sağlığı tüm bileşenleri ile olumsuz etkiliyor. Yoksulluk, eşitsizlik ve emek sömürüsünün bir halk sağlığı sorunu olduğu açık ve nettir. 

Sağlığın özü itibariyle kamusal bir hizmet ve ön koşulsuz erişilmesi gereken bir hak olduğunu söylemeye,

Kışkırtılmış sağlık hizmeti talebinin piyasada alınıp satılması ile gelirini artırma çabalarının hekimliğin temel değerleri ile uyumsuz olduğunu dillendirmeye,

Aldığımız eğitimin, gece gündüz özveri ile sürdürdüğümüz mesleğimizin, harcadığımız emeğin karşılığı olarak hak ettiğimiz geliri talep etmeye,

Herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve nitelikli sağlık hizmetini savunmaya, yoksulluğa karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.

HASTALIĞI YARATAN DEĞİL, ÖNLEYEN BİR SİSTEM İÇİN

Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemi her geçen gün daha da artıyor. Hastalık üzerine kurulu sağlık politikalarının, özel hastane patronları ve şehir hastanesi ortaklarından başka kimsenin yararına olmadığını biliyoruz. Bu hizmetleri öncelemesi gereken birinci basamakta aile hekimlerinin uygunsuz binalarda, yer bulma, malzeme temini, cari giderleri takip etme gibi birçok angarya işi yapmaya mecbur bırakıldığını; yetersiz insan gücü, ağır iş yükü, şiddet, güvencesiz çalışma ve ceza yönetmeliği gibi uygulamalara maruz kaldığını görüyoruz. Koruyucu hizmetlerin öncelendiği, yeterli ve nitelikli insan gücüyle, ikinci basamak sağlık kurumlarıyla iş birliği içinde sunulan birinci basamak sağlık hizmeti için mücadelemizi sürdüreceğiz.

NİTELİKLİ İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ BASAMAK SAĞLIK HİZMETİ İÇİN

İkinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında verilen sağlık hizmeti, kışkırtılmış talep ve iş yükü fazlalığı nedeniyle günden güne niteliğini kaybetmektedir. Muayene randevusu bulamayan hastalar acil servise başvurmakta, günlük acil servis başvuru sayısı binleri geçmektedir. “Triyaj”da zorlanılmakta, verilen sağlık hizmetinin niteliği azalmakta; çalışanlar neredeyse her gün sözlü ya da fiziksel şiddete maruz kalmakta, ağır çalışma koşulları altında tükenmektedirler. Göz boyamaya yönelik hasta memnuniyeti üzerinden planlanan acil sağlık hizmet sunumu düzeltilmeli, acil servisler güvenli çalışma alanları haline getirilmelidir. Bu alandaki mücadeleyi acil servislerde güvencesiz çalışan meslektaşlarımızla birlikte vereceğiz.

Poliklinik hizmetleri artık sürdürülebilir durumda değildir. Üç beş dakikada bir hasta muayene etmeye çalışan, hastayı dinleyemeyen, yeterince bilgilendiremeyen, bu koşullar altında fiziksel ve ruhsal sağlığını kaybeden hekimler artık tükenmiş durumdadırlar. Mevcut koşullar, hastalarımız için de tedavi edici olmaktan uzaktır. Artan tetkikler ve yineleyen poliklinik muayeneleri, kaynak israfı ile mevcut durumu daha da kötüleştirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisine uygun olarak muayene sürelerinin en az 20 dakika olması konusundaki ısrarımızı sürdüreceğiz.

Üçüncü basamak sağlık hizmetleri sunumunda başat bir rol oynayan asistan hekimlerin uzmanlık eğitimi geri plana atılmıştır. Bulundukları hastanelere eğitim görmek için hevesle başlayan birçok genç hekim, uzun çalışma saatleri, yalnızlık, yıldırma (mobbing) ile karşı karşıya kalmakta, birçoğu bu kötü çalışma şartları nedeniyle ülkeden ayrılmayı düşünmektedir. Asistan hekimlerin iş yükü adaletli bir şekilde düzenlenmeli, en uzun günlük çalışma saati 16 saati geçmemeli, ücretli nöbet ertesi izin hakları tanımlanmalı ve yıldırmaya karşı yaptırım uygulanmalıdır. İnsanca çalışma koşullarında sürdürülen, eğitimin ön planda olduğu bir asistanlık dönemi için gece gündüz mücadelemizi sürdüreceğiz. Asistan hekimlerimiz geleceğimizdir, geleceğimize sahip çıkacağız.

NİTELİKLİ TIP EĞİTİMİ İÇİN

Üniversiteler gün geçtikçe kan kaybına uğramakta, gittikçe artan borç yükü altında ezilmekte, mevcut koşullar dolayısıyla birçok değerli akademisyen üniversiteden ayrılmak zorunda bırakılmaktadır. Bu durum tıp ve uzmanlık eğitiminin niteliğini düşürmektedir. Var olanları korumak bir yana fakülteyi binadan ibaret sananlar yeni tıp fakülteleri açmaya devam etmektedirler. Üniversiteleri değersizleştiren, liyakatsiz kadroları ile tıp ve uzmanlık eğitimini niteliksizleştiren, akademide yara açan, bilimi elinin tersiyle itip tıbba alternatif arayan, hastanelere hacamat merkezleri açanlara inat, bilimsel bilginin öncülüğünde iyi hekimlik değerlerini savunmaya devam edeceğiz.

ÖZEL SAĞLIK KURULUŞLARINDA HAKKIMIZI ALMAK İÇİN

Sağlıkta dönüşüm sonrası kamu kaynaklarının özel sağlık kuruluşlarına aktarılması, yurttaşların kamudan özele yönlendirilmesiyle, bu kuruluşların sayısı ve buralarda yapılan işlem miktarı çok artmıştır. Özel sağlık kuruluşlarında çalışan ve sayıları giderek artan hekimler, iş sözleşmeli, bordrolu çalışmaları gerekirken işveren tarafından şirket kurarak hizmet alım sözleşmesi ile çalışmaya zorlanmakta, birçok hak kaybına uğramakta ve çalışma yasaları karşısında da suçlu duruma düşmektedirler.

Özellikle de pandemi döneminde kârlarını katlayarak artıran, hastaların zor durumlarını fırsata dönüştüren özel sağlık kuruluşlarına denetlemeler artırılmalı ve kamudan kaynak aktarımı kesilmelidir.

Özel sağlık kuruluşlarında çalışan meslektaşlarımıza, ciro baskısı olmadan, mesleki özerkliklerini koruyarak güvenceli çalışma koşullarını sağlamak ve özlük haklarını savunmak başlıca hedeflerimizdendir.

PANDEMİDE ÖLEN MESLEKTAŞLARIMIZIN ANISINI MÜCADELEMİZDE YAŞATMAK İÇİN

Yüzlerce meslektaşımızı ve on binlerce yurttaşımızı yitirdiğimiz iki seneyi dolduran pandemi süreci başarılı yönetilememiştir. İki sene gibi uzun bir sürede pandemi konusunda saydam, net ve bütüncül bir yaklaşım sergilenememiş, gerekli planlamalar yapılamamış, aşılamada yetersiz kalınmış, birbirinden habersiz birçok elden hızla değişen kararlar alınmıştır. İzin ve istifa yasakları gibi hak ihlallerini kullanarak süreci sağlık emekçilerinin insanüstü çabalarına terk edenler, COVID-19’un meslek hastalığı kabul edilmesini çok görmüştür. Pandeminin yönetilememesi nedeniyle kaybettiğimiz 554 sağlık emekçisi meslektaşımızın anısını sağlık hakkı mücadelemizde yaşatacağız.

ÖZLÜK HAKLARIMIZI VE ÇALIŞMA ORTAMLARIMIZI İYİLEŞTİRMEK İÇİN

Günden güne azalan alım gücü ve yoksulluk sınırı altındaki ücretlerle geçinemiyoruz. Performans sistemi ve ek ödeme uygulaması ile ücret adaletsizliği artmakta, hekimler parça parça, emekliliğe yansımayan ve her ay değişen ücretlerle çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar. Performans sisteminden kurtulmak ve emekliliğe yansıyan, insanca yaşayabileceğimiz, adil bir ücret uygulaması için mücadelemizi hep birlikte sürdüreceğiz. Ücret talebimizi öne sürerek bizi halkın önünde değersizleştiren, hedef gösteren, sağlıkta şiddetin artışından bizzat sorumlu olan siyasi iktidar, şiddete karşı etkili bir yasa çıkarmayarak hekimlerin şiddete uğramasını münferit bir olay gibi değerlendirmeye devam etmektedir. Şiddete uğrayan meslektaşlarımızla dayanışmaya ve hukuki desteğimizi vermeye devam edeceğiz. Şiddete karşı hep birlikte mücadele edecek, güvenli çalışma ortamı ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz.

SAĞLIKTA TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİ ORTADAN KALDIRMAK İÇİN

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile sağlık alanında da mücadele etmeye devam edeceğiz. Kadın ve LGBTİ+ hekimlerin de, hastaları gibi bu eşitsizlikten azade olmadığını biliyor, sıklıkla acı bir şekilde deneyimliyoruz. Toplumsal cinsiyet, cinsiyet kimliği, cinsiyet ifadesi, cinsel yönelimiyle ilgili hak temelli ortaklaşmaların çalışma ortamlarında yaşama geçirilmesi ve her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması, çalışma alanlarının fiziki koşullarının da bu durum göz önünde bulundurularak düzenlenmesi konusunda ısrarcı olacağız. Kadın cinayetlerinin ülke gündeminde önemli bir yer tutmaya devam ettiği ülkemizde, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması talebimizi tüm enerjimiz ve direncimizle yineleyeceğiz. İş yerinde yıldırma ve cinsel taciz de dahil olmak üzere kadına yönelik şiddete karşı mücadelemizi, eğitim ve hukuki konuları da içerecek şekilde büyüterek sürdüreceğiz.

SAVAŞA KARŞI BARIŞI SAVUNMAK İÇİN

İnsan yaşamına adanmış bir meslek olarak hekimliğin barış talebinin yanında olmaktan başka bir seçeneği yoktur. Ülkemiz yıllardır savaşa yakından tanık olan, sonuçları ile her alanda karşı karşıya kalan bir konumda olmuştur.  Komşu ülkeleri, Ortadoğu’yu kana bulayan işgallerin yıkıcılığının ayırdına varmak için savaşın Avrupa’ya yayılması gerekmiyor. Dünyanın her yerinde ve ülkemizde iyi hekimlik insan haklarına saygılı olmayı, hak ihlali ile karşılaşan herkese karşı sorumluluk duymayı, barışı savunmayı gerektirir. Her zaman iyi hekimlik değerlerinden yana olacağız, barışı savunmaya devam edeceğiz.

ADİL, DEMOKRATİK, ÖZGÜR BİR ÜLKE İÇİN

Sağlık hizmetini üstlenen hekimler olmanın yanı sıra bu ülkenin yurttaşları olarak, ülkemizin hukuk sisteminin adil olması, özgürlüklerin kısıtlanmaması, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla eksiksiz yaşanması ve laikliğin eğitim ve sosyal yaşamda temel ilke olarak korunması için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.

İYİ HEKİMLİK DEĞERLERİ İÇİN

Hekimlik mesleğine saygının korunması için meslek etiği ilkelerine bağlı kalacak, iyi hekimlik değerlerini her zaman ve her koşulda savunacağız. Tıbbi ihmal, hata, etik ve tanıtım ihlalleri gösteren, halkı yanlış yönlendiren, meslek etiği dışı faaliyet ve söylemlerde bulunan meslek mensuplarına karşı yürüttüğümüz mücadeleyi sürdüreceğiz. Hekimlerde hak bilincinin gelişmesi için faaliyetlerimize ve hak mücadelemize devam edeceğiz.

Bizler İstanbul Tabip Odası’nda ve Türk Tabipleri Birliği’nde bu değerler ışığında bir araya gelerek, hekimliğin verdiği güç ve sorumlulukla bugünümüze ve geleceğimize sahip çıkmak için mücadelemize devam edeceğiz.


Bu İÇERİĞİ Paylaş!